Felsefe.


Results for "Felsefe."

Philosophical Dictionary

Felsefe.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Hikmet, Fr., Al. Philosophie, İng. Philossophy, İt. Filosofia). Gerçeğin düşünce yoluyle araştırılması ... Felsefe sözcüğünün temeli yunancadır (filozofia) ve sevgi anlamına gelen filia ile bilgi anlamına gelen sofia sözcüklerinden yapılmıştır. Bilgiyi sevmek ve aramaktan doğmuştur. Deyimi ilkin Pitagoras kullanmıştır. Deyim, Sokrates'in dilinde, neleri bilmediğini bilmek anlamındadır. Önceleri gerçek bilgiyi düşünme yoluyle araştıran felsefe, sonraları deney ve gözlem yöntemlerini de kullanarak bilimselleşmiş, sağımızdaysa bütün bilimleri kapsayarak tek bilimde aynılaşmıştır. Buundan başka eskiden bir dörebilim, bir Tanrıbilim kılıklarına bürünmüş olan felsefe, çağımızda bir doğa-toplum bütünlüğü bilimidir. Felsefe, çeşitli iç ayrımlarının dışında, genellikle şöyle ayrılmaktadır: İlkçağ felsefesi, ortaçağ felsefesi, Rönesans felsefesi, XVIII. yüzyıl aydınlanma felsefesi, meddeci diyalektik felsefe... ancak bu sıralama pek geneldir ve eskimiştir. Felsefeyi iki dünya göerüşüne bölümlemek daha uygun olur: Metafizik felsefe, diyalektik felsefe.
Philosophical Dictionary

İlk Felsefe.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Felsefe-i ulâ, Fr. Philosophie premiere). Aristoteles'inmetafiziği... bkz. Aristoculuk.
Philosophical Dictionary

Patristik Felsefe.

(Philosophical Dictionary) :
Hıristiyan felsefesinin, İsa'nın ölümünden sonra V. yüzyıla kadar süren ilk dönemine patristik felsefe adı verilir. Hıristiyanlığa yapılan saldırılara karşılık bulmaya çalışmakla başlayan bu felsefenin ünlü düşünürleri Clemens (150/215), Tertulian (160-222), Origenes (185-254), Augustinus (354-430) gibi kilise babalarıydı (patres ecclasiae). Bu dönemde Hıristiyan felsefesi nehüz okullaşmamıştı, tartışmaya girişiyor ve kendisini her türlü kaynaklardan yararlanarak savunmaya çalışıyordu. Başlangıçta antik çağ Yunan düşüncesine karşıt ve onunla çatışan bir tutumu vardı. Yunan düşüncesi çoktanrıcı, Hıristiyanlık tektanrıcıydı; Yunan düşüncesi doğa-tanrıcı, Hıristiyanlık kişitanrıcıydı. Bağdaştırılmaları imkânsızdı. Ama kısa bir süre sonra, III. yüzyılın başlarında, özellikle yaniplatoncu İskenderiye okulunun kurucusu Ammonios Sakkas'ın öğrencisi olan Origenes'in eliyle, Platon öğretisi Hıristiyanlığa sokulmaya başladı. Kilise, önceleri karşı koyduğu bu öğretiden, büsbütün güçlenebilmek için, kolaylıkla yararlanabileceğini sezmekte gecikmerdi. Hıristiyanlık gibi, Platon için de tek gerçek varlık, tinsel varlıtı. Origenes'e göre özdekler de yaratılmışlardı, ama bu ikinci sıradan bir yaratmaydı, gerçek anlamda yaratma sayılmazdı. Gerçek yaratıklar tinlerdi. Tanrı, Platon'daki gibi en yüksek'ti ve kendine benzeyen uslu tinler yaratmıştı. Augustinus, Origenes'in başladığını büsbütün güçlendirerek Platon'u Hıristiyanlığın içine iyice yerleştirdi. Bilgeliğe erişmek, Tanrıya erişmek demekti. Öyleyse felsefe de Tanrı bilgisinden başka bir şey olamazdı. Gerçek görülende değil, görülmeyendeydi. Patristik felsefenin ayırıcı niteliği gizemci oluşudur, Tanrı kavranılmaz olduğu için, din de kavranılmaz olmalıdır. Kilise babası Tertulianus şöyle ldiyordu: Anlamadığım için inanıyorum... Bu dönemde, yüceliğin ölçüsü, insan usunu aşmış bulunmaktır. Hıristiyan felsefesinin, Aristoteles egemenliğinde gelişecek olan, ikinci dönemine skolastik denir. bkz. Hıristiyan Felsefesi, Skolastik, Kilise Babaları.
Philosophical Dictionary

Spekülatif Felsefe.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Felsefe-i nazariyye, Fr. Philosophie speculative). Nesnel gerçekliğe baş vurmaksızın ansal kurgularla yapılan felsefe... Pratikle ilgilenmeksizin sadece bilme ve açıklama amacını güden düşünce'yi dilegetiren kurgu (Os. Nazar, Fr. Speculation, Al. Spekulation, İng. Speculation, İt. Speculazione), insan düşüncesinin bilme ve açıklama için kılgı (pratik)dan bağımsız olarak işleyebileceği idealist yanılgısını taşır. Bu bakımdan kurgul (Os. Nazarî, Fr. Speculatif, Al. Spekulativ, İng. Speculative, İt. Speculativo) felsefe, deney ve gözlemlere baş vurmadan yapılmaya çalışılan salt düşünsel felsefedir. Felsefe, çağının bilimlerinden daha hızlı gelişmesi ve çağının bilimleriyle doğrulanma imkânından yoksun bulunması yüzünden, yüzyıllar boyunca spekülatif kalmıştır. Metafiziğin doğuşu bu yüzdendir. İlk materyalist düşüncelerin, karşıt idealist düşünceleri gerektirmesi de bu imkânsızlığın sonucudur. Nitekim, doğa bilimlerinin gelişmeye başlaması ve bilimlere karşı genel ilginin gün geçtikçe güçlenmesi metafiziği ve idealizmi çöktürme yoluna girmiştir. Felsefe elbette bir düşünce işidir, ancak sağlam felsefe bilimsel deney ve gözlemlerle doğrulanarak gelişir. Çağımız felsefesi tümüyle bilimselleşmiş bulunmaktadır. Felsefe, bilginin yolunu aramak ve onu elde etmek demek olduğuna göre, somut ve bilimsel sezgiden soyut düşünceye ve bundan da yeniden somut pratiğe geçilerek gerçekleştirilmektedir. Nesnel gerçeğin bilgisi ancak bu diyalektik yöntemle elde edilebilir... Metafizik ve onun çeşitli lidealist biçimleri bütünüyle kurgul felsefelerdir. Özellikle de alman idealizminin ünlü üçlüsü, Fichte, Schellin ve Hegel'in felsefeleri bu adla anılır. bkz. Kuram ve Kılgı, Bilgi Kuramı, Metafizik, Eytişim, Soyutlama, Düşüncecilik.
Philosophical Dictionary

Üçüncü Felsefe.

(Philosophical Dictionary) :
Felsefe biliminin bütün öğretileri iki kampa ayrılabilir: Özdekçi olanlar, ruhçu olanlar... Bu iki ana doğrultunun ortasında kurulmaya çalışılan üçüncü bir doğrultu üçüncü felsefe adıyle anılır ki çeşitli adlar altında belirmesine rağmen ayırıcı niteliği bilinemezcilik'tir (agnostisizm). Bu üçüncü yolu açanların başında İskoçyalı düşünür David Hume'la (1711-1776) Alman düşünürü Immanuel Kant (1724-1804) gelmektedir. Daha sonra Fransız düşünürü Auguste Comte (1798-1857) olguculuğuyle (pozitivizm), Danimarkalı düşünür Soeren Kirkegaard (1813-1855) ve izdeşlerinin varoluşçuluklarıyle (egzistansiyalizm) ve Amerikalı düşünür William James'in (1842-1910) uygulayıcılığıyle (pragmatizm) katıldıkları bu üçüncü felsefeye göre saedcve görünüş bilinebilir, gerçek asla bilinemez. Örneğin Home'a göre dış evrenin varlıı bir görüntüden başka bir şey değildir. James'e göre insanlar bir kitaplıktaki kedilerden farksızdır, görür ve duyarlar ama hiç bir şey anlayamazlar. Kant'a göre sırlarla dolu bir evrende bir düşün düşünü görmekteyiz, gerçekte bildiğimiz hiç bir şey yoktur, bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır, o olaylar ki bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur. Varoluşçu Martin Heidegger'e göre dünya ancak içinde insan var oldukça vardır, içinde insan yoksa dünya da yoktur. Varoluşçu Jaspers'e göre felsefe yapmak ölmesini öğrenmektir... Bütün bu bilinemezci üçüncü felsefe öğretileri "kendilerini taraf3sız ve bilimsel bir kuytuda gizlerler". Özdekçi göründükleri halde katıksız idealisttirler. Çünkü nesnel gerçekliği bilemeyeceğimizi söylemekle bu gerçekliğin ancak bize göre ve bu bakımdan da bilincimizde var olabileceğini söylemek arasında hiç bir fark yoktur. "Bilinemezciyi biraz deşin, altından idealist çıkar". Bundan başka, kendiliğinden şey'i bilemeyceğimizi savunarak ancak bize göre olan şey'i bilebileceğimizi ileri sürmekle tekbenciliğe (solipsizm) varmaktadırlar. Bu öğretilerin hiç biri, ileri sürdükleri savların zorunlu sonucu olan "gerçek ben'im ve benim dışımda hiç bir gerçeklik yoktur" saçmasından kendilerini kurtaramazlar. Hepsinin üstünde de bilinemezci öğretiler bilime karşı güvensizilği doğurmakla insanlığın gelişmesine köstek olmaktadırlar. Nesnel gerçekliğin varlığı tartışılamayacak kadar açıktır, insan ayağı değmemiş bölgelerde yaşayan bir dünya vardır ve "pastanın kanıtı, yenmesidir". Bilinemezci öğretilere utangaç özdekçiler adı verilmiştir. bkz. Olguculuk, Eleştiricilik, bilinemezcilik, Uygulayıcılık, Varoluşçuluk, Ampirio-Kritisizm, Saçma, Uyumsuzluk Felsefesi.