CEHENNEM


Results for "CEHENNEM"

Ottoman - Turkish Dictionary

CEHENNEM

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Allah yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; Allah'a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlukata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhi adaletle ceza görecekleri yer. Cehennem'in varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onların yolundan giden bütün âlimler ve evliyalar kesin bir bilgi olarak bildirmişlerdir. Esasen Allah'ın adaleti cehennemi gerektirir. Ezenlerle ezilenler, haklılarla haksızlar, zâlimlerle mazlumlar, iyilerle kötüler, inananlarla inanmıyanlar, Allah'a kul olanlarla kula kul olanlar eşit olamaz. Allah'ın adaleti iyilere mükâfat, kötülere cezayı gerektirir. İnkarcılar hayatı mânasız bulmakla, ölümü de kendilerini ve bütün sevdiklerini yok eden ebedî bir idam saymakla daha hayatta iken cehennemin müjdecisi olan ruh bunalımını yaşıyorlar. İçki, kumar, zevk, eğlence, sefahet onları ruh bunalımından kurtaramıyor. Çağımız insanının huzursuzluğu ve mutsuzluğu, inançsızlıktan kaynaklanıyor. Onların bu halleri, inançsızlığın cezasının Cehennem olacağını gösteriyor.Cehennem'in yedi tabakasının isimleri: Sair, Sakar, Cahim, Hutame, Lâzı, Hâviye, Derk-i esfel.(Cehennem, azab yeri olan ateşin ism-i alemidir ve müennestir. Arabca "cehnam" kelimesinden me'huz, bu da cehm'den müştaktır. Cehm, galiz ve müstekreh olmak; cehnam, dibi görünmez derin kuyu demektir. E.T.)(Cehennem nerededir?Elcevap: $Cehennemin yeri, bâzı rivâyatla "Tahtel-Arz" denilmiştir. Başka yerlerde beyan ettiğimiz gibi Küre-i Arz, hareket-i seneviyesiyle ileride mecma-ı haşir olacak bir meydanın etrafında bir daire çiziyor. Cehennem ise, Arzın o medar-ı senevisi altındadır demektir. Görünmemeleri ve hissedilmemeleri, perdeli ve nursuz ateş olduğu içindir. Küre-i Arzın seyahat ettiği mesafe-i azimede pek çok mahlukat var ki, nursuz oldukları için görünmezler. Kamer, nuru çekildikçe vücudunu kaybettiği gibi, nursuz çok küreler, mahluklar gözümüzün önünde olup göremiyoruz.Cehennem ikidir. Biri suğra, biri kübrâdır. İleride suğra, kübrâya inkılâb edeceği ve çekirdeği hükmünde olduğu gibi, ileride ondan bir menzil olur. Cehennem-i Suğrâ, yerin altında, yâni merkezindedir. Kürenin altı, merkezidir. İlm-i Tabakat-ül-Arz'ca malûmdur ki: Ekseriya her otuzüç metre hafriyatta, bir derece-i hararet tezayüd eder. Demek merkeze kadar nısf-ı kutr-u arz, altı bin küsur kilometre olduğundan, ikiyüz bin derece-i harareti câmi; yâni ikiyüz def'a ateş-i dünyeviden şedit ve rivayet-i hadise muvâfık bir ateş bulunuyor. Şu Cehennem-i Suğrâ, Cehennem-i Kübrâya ait çok vezaifi, dünyada ve Alem-i Berzah'da görmüş ve ehâdislerle işaret edilmiştir. Âlem-i Âhirette, Küre-i Arz nasılki sekenesini medar-ı senevisindeki meydân-ı haşre döker; öyle de: İçindeki Cehennem-i Suğrâ'yı dahi Cehennem-i Kübrâ'ya emr-i İlâhi ile teslim eder. Ehl-i İtizâl'in bâzı imamları; "Cehennem sonradan halkedilecektir" demeleri, hâl-i hâzırda tamamiyle inbisat etmediğinden ve sekenelerine tam münasip bir tarzda inkişaf etmediğinden galattır ve gabavettir. Hem perde-i gayb içindeki âlem-i âhirete ait menzilleri dünya gözümüzle görmek ve göstermek için, ya kâinatı küçültüp iki vilâyet derecesine getirmeli, veyahut gözümüzü büyütüp yıldızlar gibi gözlerimiz olmalı ki yerlerini görüp tâyin edelim. $ Âhiret âlemi'ne ait menziller, bu dünyevi gözümüzle görülmez. Fakat bâzı rivâyâtın işaretiyle âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebetdardır. Yazın şiddet-i hararetine $ denilmiştir. Demek bu dünyevi küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük Cehennem görülmez. Fakat İsm-i Hakim'in nuriyle bakabiliriz. Şöyle ki: Arzın medâr-ı senevisi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ, yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrâyı güya tevkil ederek bâzı vazaifini gördürmüş. Kadir-i Zülcelâl'in mülkü pek çok geniştir, hikmet-i İlâhiye nereyi göstermiş ise Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadir-i Zülcelâl ve emr-i Künfeyekün'e mâlik bir Hâkim-i Zülkemal gözümüzün önünde kemâl-i hikmet ve intizam ile Kamer'i Arz'a bağlamış; azamet-i kudret ve intizam ile Arzı Güneş'e rabtetmiş ve Güneş'i seyyârâtiyle beraber arzın sür'at-i seneviyesine yakın bir sür'at ile ve haşmet-i rububiyetiyle, bir ihtimale göre Şems-üş Şümûs tarafına bir hareket vermiş ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları, saltanat-ı rububiyetine nurani şâhidler yapmış; onunla saltanat-ı rububiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâl'in kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki Cehennem-i Kübrâ'yı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş'al etsin; hararet ve kuvvet versin. Yâni, âlem-i nur olan Cennet'ten yıldızlara nur verip, Cehennem'den nar ve hararet göndersin. Aynı halde o Cehennem'in bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın. Hem bir Fâtır-ı Hakim ki: Dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette o Zât-ı Zülcelâl'in kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, Küre-i Arz'ın kalbindeki Cehennem-i Suğrâ çekirdeğinde Cehennem-i Kübrâ'yı saklasın.Elhasıl: Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehasındadır. Hem şu silsile-i kâinatın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri, silsilenin iki tarafındadır. Süflisi, sakili aşağı tarafında; nuranisi, ulvisi yukarı tarafındadır. Hem şu seyl-i şuunatın ve mahsûlat-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsûlâtın nev'ine göre, fenası altında, iyisi üstündedir. Hem ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudat-ı seyyalenin iki havzıdır. Havzın yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu' ettiği yerdedir. Yâni habisâtı ve muzahrefâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı âlâdadır. Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecelligâhıdır. Tecelligâhın yeri ise, heryerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemâl ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecelligâhını açar.Amma Cennet ve Cehennem'in vücudları ise, Onuncu ve Yirmisekizinci ve Yirmidokuzuncu Sözlerde gayet kat'i bir surette isbat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücudu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsulât kadar ve havzın ırmak kadar ve tecelligâhın, rahmet ve kahrın vücudları kadar kat'i ve yakîndir. M.)
Dream Dictionary of Phrase

CEHENNEM

(Dream Dictionary of Phrase) :
Cehennem görmek sıkıntı ve zarurete, fısk ve günaha, küüfr ve gaflete, şer ve fesada, güven ve emniyet içinde olmamaya; Cehennemde yandığını görmek, ateşte olmayı gerektirecek söz ve fiillere, Cehennemin kapısından geri dönmek, büyük bir günahtan son andda dönmeye, Cehennem kapısını kapalı görmek, üzerinde ilahi rahmet ve mağfiretin haala devam ettiğine; Cehennem görmek dünyanın mansıp ve şerefini yitirmeye, hayatını cehenneme çeviren işlerle uğraşmaya yahut kötü arkadaşa, Cehenneme girmek bazen dünyadaki işlerinin ve düzeninin bozulmasına; Cehennem meleği Malik'in kendine iyi bir şey verdiğini görmek din ve dünyası için hayırlı, müslümanlar nezdinde makbul bir iş ve duruma; bu meleğin kendinden yüz çevirdiğini yahut kendisine kızdığını görmek Cehennemi hak ettirecek işler yapmaya delalet eder.
Islamic Glossary

CEHENNEM

(Islamic Glossary) :
Kâfirlerin devamlı, günahkâr müslümanların ise, günahları kadar âhirette azab görecekleriyer.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:Kim Allahü teâlâ ve Resûlüne ısrarla isyân eder, inkar etmek sûretiyle Allahü teâlânınkoyduğu sınırları çiğneyip geçerse, onu içinde sonsuz kalıcı olarak Cehennem'e koyar.(Allahü teâlânın ve peygamberi Muhammed'in (aleyhisselâm) emirlerine aldırış etmiyenler,beğenmiyenler, asra, fenne uygun değildir, modern ihtiyâçlara kâfi değildir diyenler, kıyâmetteCehennem ateşinden kurtulamıyacaklardır.) Bunlara Cehennem'de, çok acı azâb vardır.(Nisâ sûresi: 14)Ey müslümanlar topluluğu! Allahü teâlânın sizi teşvik ettiği şeye rağbet ediniz veO'nun yasak ettiklerinden kaçınınız. Allahü teâlânın korkuttuğu şeylerden korkunuz.O'nun cezâsından, azâbından Cehennem'inden korkunuz. Şu bulunduğunuz dünyâdaO'nun ateşinden bir damla kıvılcım bulunmuş olsa, bu dünyâyı sizler için yaşanmaz hâlegetirir. (Hadîs-i şerîf-İhyâu Ulûmiddîn, Tezkîre-i Kurtubî)Cehennem yedi tabakadır: Birinci tabaka en hafifidir. Fakat dünyâ ateşinden yetmiş katdaha şiddetlidir. Adı Cehennemdir. Burada müslümanlardan bir kısmı yanıp, günahlarındantemizleneceklerdir. Kâfirlerin devamlı azab görecekleri Cehennemin diğer ta bakaları ise; Sa'îr,Sakar, Cahîm, Hutame, Lazy ve Hâviye'dir. (Bkz. İlgili maddeler) (Seâdet-i Ebediyye)Bir şeyi arayan onun peşinden koştuğu ve bir şeyden korkan ondan kaçtığı halde, Cennet'iarayıp, Cehennem'den kaçan kimselerin bunlara hiç aldırış etmeden uyuyup kalmaları ne kadarşaşılacak şeydir. (Âmir bin Abdullah)Cehennem'e girmek ve sonsuz olarak orada kalmak, îmânı duyduktan sonra şirk (Allah'aortak) koşanlar içindir. (Kâdızâde)Cennet ve Cehennem hâlihâzırda vardırlar ve ebediyyen bâkidirler (kalıcıdırlar). ( ÖmerNesefî)Cehennem'den en son çıkacak mü'min, yedi bin âhiret senesi yanacaktır. Âhiretin bir günü,dünyânın bin senesi kadar uzundur. (Kâdızâde Ahmed Emîn Efendi)Günahlar gaflete, Allahü teâlâyı unutmaya, gaflet ise, kalbin katılaşmasına sebeb olur.Kalbin katılaşması, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Allahü teâlâdan uzaklaşmak ise,Cehennem'e götürür. (Hâris el-Muhâsibî)
Turkish - English dictionary

cehennem

(Turkish - English dictionary) :
1. hell, Gehenna. 2. very hot or disagreeable place. azabı hellish torture. i boylamak to die and go to hell. in dibi/ bucağı the very end of the earth, very remote place. in dibine gitmek to go tothe uttermost end of hell. gibi like hell, hellish, infernal; very hot. hayatı a life of hell/misery/torment: Cehennem hayatı yaşıyor. His life´s a living hell. e kadar yolu var. He can go to hell for all I care. kütüğü hardened sinner. ol! Go to hell! zebanisi demon, brute, devil.
Turkish - German Dictionary

cehennem ol

(Turkish - German Dictionary) :
scher dich zum Teufel!.