Dünya


Results for "Dünya"

Islamic Glossary

Dünyâ Hayâtı

(Islamic Glossary) :
Âhiretten önceki hayat.Kim dünyâ hayâtını ve onun süsünü isterse, onlara yaptıklarının karşılığını buradatam olarak veririz. Bu hususta bir eksikliğe de uğratılmazlar. Onlar öyle kimselerdir ki,âhirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Dünyâda yapageldikleri şeyler orada boşagitmiştir. (Hûd sûresi:15-16)Dünyâ hayâtı iş yapacak zamandır. Keyf yapacak, eğlenecek zaman ilerde gelmektedir.Orada dünyâda yapılan işlerin karşılığı ele geçecekdir. Dünyâ hayâtı pek kısadır. Mes'ûd okimsedir ki, bu fırsatı büyük nîmet bilir ve âhiret işlerini bu kısa zamand a gerektiği gibi yapar.Yolculukta lâzım olan azığını hazır eder. (İmâm-ı Rabbânî)
Islamic Glossary

Dünyâ Hırsı

(Islamic Glossary) :
Dünyâya lüzûmundan fazla meyletmek. Şiddetli mal, mülk arzusu, isteği.On şey insana zarar verir: 1) Terbiye azlığı, 2) Cehâlet çokluğu, 3) Halktan nîmetbeklemek, 4) Şehvet azgınlığı, nefis kudurgunluğu, 5) Baş olma sevdası, 6) Dünyâ hırsı, 7)Nefis ile dostluk kurmak, 8)Çok yemek, 9) Çok uyumak, 10) Kalabalığa uymak. (Bâyezîd-iBistâmî)
Islamic Glossary

Dünyâ Sevgisi

(Islamic Glossary) :
Kalbin dünyâ malını ve mülkünü çok sevmesi.Dünyâ sevgisi, günahların başıdır. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât)Dünyâyı sevenler, âhirette zarar görür. (İmâm-ı Rabbânî)Allahü teâlâya şükre sebep olan dünyâlık, insana zarar vermez. (Abdullah bin Zeyd)
Islamic Glossary

DÜNYÂLIK

(Islamic Glossary) :
İnsanın hayatta muhtâc olduğu şeyler, para, mal v.s.Dünyâlık olan şeylerin Allah indinde sivri sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfirebir yudum su vermezdi. (Hadîs-i şerîf-Berîka)Dünyâlık peşinde koşmak, su üzerinde yürümeğe benzer. Bunun ayaklarınınıslanmaması mümkün müdür? (Hadîs-i şerîf-Berîka)Dünyâlık arayanın buna kavuşması güçtür. Âhireti arayanın buna kavuşması kolaydır.(Hadîs-i şerîf-Berîka)Kur'ân-ı kerîm okuyunca, Allahü teâlânın rızâsını ve Cennet'i isteyiniz! Dünyâlıkistemeyiniz! Bir zaman gelir ki, hâfızlar, Kur'ân-ı kerîmi, insanlara yaklaşmak için vâsıtayaparlar. (Hadîs-i şerîf-Şir'at-ül-İslâm)Dünyâlık, para, eskiden sevilmezdi, ama şimdi, mü'minin kalkanıdır. (Süfyân-ı Sevrî)Ölümden önce olan her şeye dünyâ denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar,dünyâlık sayılmaz, âhiretten sayılırlar. Çünkü dünyâ âhiret için tarladır. Âhirete yaramayandünyâlıklar, zararlıdır. Haramlar, günahlar ve mubâhların fazlası böyledir. Dünyâdaolanlarİslâmiyet'e uygun kullanılırsa, âhirete faydalı olurlar. Hem dünyâ lezzetine, hem deâhiret nîmetlerine kavuşulur. Mal iyi de değildir, kötü de değildir. İyilik, kötülük onukullanandadır. O hâlde mel'ûn olan, kötü olan dünyâ, Allahü teâlânın râzı olmadığı, âhiretiyıkıcı yerlerde kullanılan şeyler demektir. (Erzurumlu İbrâhim Hakkı)Allahü teâlâya şükre sebeb olan dünyâlık insana zarar vermez. (Abdullah bin Zeyd)
Islamic Glossary

DÜNYÂYI TERKETMEK

(Islamic Glossary) :
1. Bütün haram olan şeyler ile berâber, mübâhları da, yâni günâh olmayan lezzetlerinçoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmak.Mes'ûd o kimsedir ki, dünyâ onu terk etmezden önce, o dünyâyı terk etmiştir. (Hadîs-işerîf-Mârifetnâme)Dünyâyı terk eyle ki, Allahü teâlâ seni sevsin! İnsanların malına göz dikme ki, herkesseni sevsin. (Hadîs-i şerîf-Mârifetnâme)Dünyânın her türlü zevk ve lezzetinden vazgeçip, bütün zamânını, ibâdet ile vemüslümanların rahatlarını ve İslâm dînini bilmeyenlerin, doğru yola kavuşmaları için; lâzım olanilmî ve teknik usûlleri ve vâsıtaları, en ileri ve en üstün şekilde yapmak ve kullanmaklageçirmeli ve durmadan çalışmalı ve dünyâ zevkini böyle çalışmakta aramalı ve bulmalıdır.Eshâb-ı kirâmın (Peygamber efendimizin arkadaşlarının) hepsi ve büyüklerimizin çoğu, böyleidi. Dünyâyı, bu söylediğimiz şekilde terk etmek pek yüksek ve pek faydalıdır. Dünyâyı buşekilde terkten maksad, İslâmiyet'in emrettiği şeyleri yapmak için, bütün râhatı ve zevkleri fedâetmektir. (İmâm-ı Rabbânî)2. Harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mübâhları kullanmak.Harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mübâhları kullanarak dünyâyı terketmek, hele buzamanda çok kıymetlidir. (İmâm-ı Rabbânî)