FAİZ


Results for "FAİZ"

Ottoman - Turkish Dictionary

FAİZ

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(Fevz. den) Dilediğine eren. Başaran. Korktuğundan kurtulan. Üstün gelen. Necat bulan. * Kapının üstündeki eşik.
Dictionary of Economics

FAİZ

(Dictionary of Economics) :
Sermaye sahibinin üretimden aldığı paydır. Faiz, sermayenin başkasına bir süre için ödünç verilmesi karşılığı ödenen bir fiyat niteliğindedir. Fiyat olarak katlanılan rizikonun ve ödeme süresinin fonksiyonu biçimde ele alınırsa, faiz, paranın kirası niteliğini kazanır.Faiz oranlarının farklılığı, kredi işlemlerinin kısa, orta ve uzun süreli olmasına, kredi tiplerine ve piyasa biçimine (sermaye piyasası, para piyasası) bağlıdır.
Dictionary of Economics

FAİZ

(Dictionary of Economics) :
Belirli bir paranın, belirli bir süre için iade şartı ile kullanılmasına karşılık verilen tutara verilen addır.
Islamic Glossary

FÂİZ

(Islamic Glossary) :
Ödünç vermekte, rehnde (ipotek yâni ödenecek mal karşılığı olarak, bir malı, alacaklıdaveya başka âdil bir kimsede emânet bırakmada) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden birininötekine karşılıksız vermesi şart edilen fazla mal, para veya menfaa t. Ribâ. (Bkz. Ribâ)Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:Fâiz yiyenler, kıyâmet günü mezarlarından, sar'a hastası gibi perişân kalkacaklardır.(Bekara sûresi: 275)Allahü teâlâ, fâiz alan ve verenlerin mallarının hepsini yok eder. İzini, eserini debırakmaz. Zekât verenlerin malını elbette artırır. (Bekara sûresi: 276)Receb'in ilk Cumâ gecesini ihyâ edene (ibâdetle geçirene), Allahü teâlâ kabir azâbıyapmaz. Duâlarını kabûl eder. Yalnız yedi kimseyi affetmez ve duâlarını kabûl etmez: Fâizalan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına-babasına eziyet eden, karşı gelençocuk, müslüman olan ve dînin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı veçalgıcılığı san'at edinenler, livâta ve zinâ edenler, beş vakit namazı kılmayanlar. (Hadîs-işerîf-Riyâd-ün-Nâsihîn)Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek fâizdir. Yâni böyle olan sözleşme haramdır.Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Meselâ on iki kile ödemesi şartı ile, onkile buğday ödünç verilse, alınan on iki kilenin hepsi haram olur. Fâiz ile ödünç vermek vealmak haram olduğu Kur'ân-ı kerîmde açık olarak bildirilmiştir... (İmâm-ı Rabbânî)İsrâfın yâni malı, dînin uygun görmediği yerlere dağıtmanın kötülüğünü gösteren delillerdenbiri de, fâizin haram olmasıdır. Fâiz alıp vermek büyük günâhtır. Fâizin haram olmasınınsebebi, insanların malını alış-veriş yaparken ziyân olmaktan korumakt ır. (İmâm-ı Birgivî)Son nefeste îmânsız gitmeye sebeb olan şeylerden biri de, fâiz alıp vermektir. (HamzâEfendi)Fâiz, yalnız İslâmiyet'te değil, semâvî dinlerin yâni daha önce gönderilen hak dinlerinhepsinde haram idi. Fâizin azı da çoğu da haramdır. En büyük günâhlardandır. (MuhammedRebhâmî)Her menfaat getiren borç fâizdir. (Alâeddîn Haskefî)
Turkish - English dictionary

faiz

(Turkish - English dictionary) :
fin. interest. almak to charge interest. in faizi compound interest. fiyatı rate of interest. getirmek to yield interest. haddi limit on the rate of interest. hesabı interest-bearing (bank) account. i işlemek to yield interest. le işletmek /ı/ to invest (money) at interest. oranı/nispeti rate of interest. e vermek /ı/ to lend (money) at interest. e yatırmak /ı/ to invest (money) at interest.