Hegelcilik.


Risultati per "Hegelcilik."

Dizionario filosofico

Hegelcilik.

(Dizionario filosofico) :
(Fr. Hegelianisme). Alman düşünürü Hegel'in öğretisi ve bu öğretiyi çeşitli biçimlerde güdenlerin genel adı... Georg Wihelm Friedrich Hegel (1770-1831), ayrı bir yoldan Platon idealizmini yenilemektedir. Madde, ruhun ürünüdür... Evrensel düşünce, bütün maddelerden önce vardır. Bu büyük ilke, dışa doğru açılarak (s'exteriorise) kendini doğalaştırdı, şimdiye kendisine yeniden dönmektedir. Dünya, kafa üstünde duruyor. Salt (mutlak), ne kant'ın dediği gibi girilemez bir alan, ne Fichte'nin dedeği gibi ben'in kendisi, ne de Schelling'in dediği gibi karşıtların birliğidir. Salt, ruh ve madde ikiliğinin içindedir ve sürekli olarak kendisine dönmektedir. Varlığın özü, çelişmedir. Çelişme olmasıydı varlık olamazdı. Varlık, hem kendisi olan varlık hem karşıtı olan yokluğun çelişmesinde meydana gelir. Sadece kendisi(varlık) olsaydı devimsiz ve kısır kalırdı, sadece karşıtı (yokluk) olsaydı gene devimsiz ve kısır kalırdı. Varlık, aynı zamanda hem varlık hem yokluk olduğu içindir ki varlaşmış; bir şey, başka şey ve her şey olmuştur. Çelişme, oluşun ilkesidir. her önerme (tasdik) yadsımayı (inkâr) da birlikte getirir. Evrim, bu çatışmanın sonucudur. bu sonuç, toplumun evriminde de açıkça görülür. Bir zaman için yararlı yasalar ve kuruluşlar, bir zaman sonra toplumun yeni çıkarlarıyle çatışarak kendi karşıtlıklarına dönüşürler. Akıl akılsızlığa, adalet adaletsizliğe, yarar zarara dönüşür. İleri basamak, evrimsel aşama bu çatışmadan meydana gelir. Sentez, ulumsuzlanmanın olumsuzlanmasıdır (inkârın inkârı). Gelişme sürecini olumluyla olumsuz arasındaki çarpışma sağlar. Var olmak, oluş halinde bulunmaktır. Varlığın özünde bulanan çelişme, itici güç (muharrih ruh, l'âme mobile) budur. Evren vardır. çünkü oluş halindedir. Gök cisimleri, evrensel düşüncenin (l'esprit) doğalaşma (tabiatlaşma, ferdîleşme) yolunda attığı ilk adımdır. Gök cisimlerinin ilk maddesi, mantığın belli olmayan varlık dediği şeydir. bu maddenin dağılarak yıldızları meydana getirmesi nicelik kategorisini gerçekleştirir. Sonra, genel çekme ve oran kategorileri gerçekleştirerek kimyasal cisimleri oluşturur. İtme ve çekme, ayrılma ve birleşmeden ibaret bulunan iç çatışma başlar. Dünya, evrensel düşüncenin gerçekleşmeye doğru gittiği büyük yapının küçük bir taslağıdır. Dünya, yavaş yavaş sönüyorsa, bu, gerçekten tükenmez yeni organik bir hayat haline gelmek içinder. Doğalaşma, sırasıyle; kabuklular, yumaşakçalar, böcekler, balıklar, sürüngenler, kuşlar, memeliler boyunca sürüp gider. Sonunda en yetkin organizma olan insan meydana gelir ki, yaratıcı düşünce kendisini yantıtacak aynaya kavuşmuş olur. Artık, madde dünyasında, daha fazla doğalaşmak gerekmeyecektir. İnsanda beliren evrensel bilinç, evrimine, daha büyük bir hızla-bilinç, ruh, akıl alanında, ki bunlar aynı şeylerdir- devam edecektir. İnsan, özü gereği ruh, eşdeyişle bilinç ve özgürlüktür. Ruh da doğa gibi aynı gelişme yasasına bağlıdır. Kişi (fert, birey) önce sübjektif bir ruh taşımaktadır. Geliştikçe (aklî gelişme) bu ruhun ortaklaşalığını kavrar. Sübjektif ruh, bu kavrayışla, yerini objektif ruha bırakmış olur. Objektif ruh, önce, ortaklaşa özgürlük olan hak biçiminde belirir. kişilik, mülkiyetle gerçekleşir. Her kişi, özgür eylemleri sonucu, mal sahibi olmak ve malını başkalarına vermek hakkını taşır. Bu veriş,sözleşmedir (mukavele). Sözleşme, tohum halinde devlettir. Kişi, hakkı yadsır (inkâr eder, hakla çelişir). bu çelişmeden suç doğar. Suç da ceza ile yadsınır ve çelişir. Hak, böylelikle gelişmektedir. Ama devlet denilen yapı, ne kadar yetkin olursa olsun düşünsel evrimin amacı olamaz. Özgürlük ruhun özüdür ve hiç bir devlet kişiye bu özgürlüğü veremez. Ruh, gerçek özgürlüğünü gene ruhun alanında bulabilir ve sanatın, dinin, bilimin özgür alanlarında devletin üstüne yükselir. Doğalaşmış bilinç, yeniden kendisine dönmektedir, çünkü kendini insanda yeniden yakalamıştır. Bilinç, bu diyalektiğin sonunda, kendi bilincine erişecek, kendi kendini tanıyacak ve böylelikle büyük sır aydınlanmış olacaktır. Tarih de, evrensel ruhun zaman içinde gelişmesinden başka bir şey değildir. Başka bir deyişle, tarihi evrensel akıl yönetmektedir. amabu akıl, kendi bilincine erişmiş bir akıl değildir. Bu akıl, tarihsel zorunluğu belirten genel yasalardır. Bu yasalar, evrensel ruhun yasalarıdır. Fransız düşünürü Henri Lefebvre Karl marx adlı yapıtında Hegel'in, dolayısıyle idealizmin büyük paradokslarını şöyle özetlemekdedir: "Fikir, diyor Hegel, bizden önce, düşünüş ve uygarlık tarihinden önce, dünyadan vardır. Ama o zaman bilinçsiz'dir. O, kendisinin bilincine ancak çelişmeler arasındaengellere çarparak, çatışmalar arasında varabilir. Peki, ne yapıyor? Dünyayı yaratıyor. Tabiat, dünya, insan ve insanın tarihi katıksız, arı fikir'den başka bir şeydir, hatta onunla çelişme halindedir. Madde, ruha karşıdır. fakat fikir, tam bu çelişme'lle, tabiatın, insanın tarihinbütün çelişmeliriyle kendi bilincine varır. Fikir, insanın düşünüşlerinde ve özellikle bilgide, insan bilmide kindini gösterir. Hegel'e göre tarihin, sosyal hayatın, moral ve politik hayatın, doğruyu aramanın muharriki bu meşhur fikir'dir. Oluş ve oluşun bütün çelişmeleri fikir'le açıklanır. Dünya ve tabiat, içte görüneni dışta sanmadır (exteriorisation), fikir'in nihayet kendi bilincine ulaşınca tekrar kazanılan, bulunan, kendine gelen bir yabancılaşmasıdır, alienation'udur. Daha başlangıçtan itibaren bu tez garip şekilde aykırı görümmektedir, öyledir de. Her öğrenci bunu tetkik ederken, çok muhtemeldir ki, bir dereceye kadar hayrete düşer ve sıkılır. Genç marx'ın da başına gelen buydu zaten. Hegel idealizmi, insanda, ayaklarının yerden kesilmekte olduğu, her şeyin altüst olduğu havasını uyandırır. Bir fikir, nasıl bilinçsiz olabilir? Mutlak bilim, bilimi yapan insan zekâlarından önce nasıl var olabilir? Maddî olmayan bir fikir, nasıl olur da maddeyi ve tabiatı yaratabilir? Kendi bilinci haline gelmek için dünyayı yaratmak gibi bilinç işi olan bu derin dünyü hesabını bilinçsiz bir fikir'e izafe etmek saçma ve çelişmeli değil midir?... (İbid, Ankara 1968, c.s. 124, 125), devlet kurumunu en yetkin varlık sayan Hegelcilik, Prusya devletinin resmî felsefesi olmuştur. Bununla beraber, tutucu Prusya devletine savaş açan ve burjuva özgürlüklerini savunan da genç Hegelciler'dir. Hegelciliğin büyük çelişkişkisi, sistemin kapsadığı, diyalektiğin dinamizmi ve ilericiliğiyle idealizmin statikliği ve tutuculuğu arasındadır. Bu çelişki, birbirlerine karşıt uçlarda sağ ve sol Hegelciliği geliştirmiştir. Birinci Dünya Savaşından sonra da yeni Hegelciler onun idealizmini canlandırmaya çalışmışlardır. Feuerbach'ın felsefesel materyalizmi, Hegelciliğin idealist savına karşı ileri sürülmüş bir karşısavdır. Varoluşçuluk, fenomenizm, Dilthey'in tinsel bililer akımı gibi idealist yapılı çağdaş akımlar Hegelcilik temeli üstünde kurulmuşlardır. Bütün bunların üstünde de, çağımızın en büyük sentezi eytişimsel özdekçilik, idealist kabuğundan soyulmuş Hegelci diyalektikle gerçekleşmiştir. Hegelcilik, düşünsel felsefenin doruğu ve sonudur. Denilebilir ki klasık felsefe, Hegelcilikle, yirmi beş yüzyıl süren yapıtını bitirmiştir. Hegelcilik, kendi çağını kaparken gelecek çağlara yön veren insansal imgelemin en üstün başarısı olarak kalacak ve her zaman savgıyla anılacaktır. özellikle eytişim'i, idealist bir yapıda da olsa. ökece meydana kovusu onu kendinden önceki bütün düşünürlerin üstüne çıkarmıştır. Marx için ekonomide Ricardo nevse, felsefede de Hegel odur. bkz. Eytişim, Herakleitosçuluk, Marksçılık. Saltık Hakikat. Saltık İdealizm, Saltık, Evtişimsel Özdekçilik, Düşüncecilik.
Dizionario filosofico

Yeni Hegelcilik.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Nev Hegeliyye, Fr. Neo-Hegelianisme). Dinsel ve kurgusal felsefeyi savunmak üzere ileri sürülmüş eytişimsel özden yoksun Hegelcilik anlayışları... Eytişimden yo4ksun idealist Hegalciliğin usaaykırı bir biçimde çeşitli yorumlarını dilegetirir. Yeni Hegelcilik, Hegel'in diyalektiğindeki bütün sağlam ve olumlu yanları bir kenara bırakarak bütün idealist yanları ele almak ve büyütmek yolunda belirmiştir. Yeni Hegelcilere göre hayat uyuşturulamaz karşıtlıklarla (antagonizm) doludur. Uyuşturulamaz karşıtlıklar doğaldır, hayatın yapısı gereğidir ve insanlarca hiç bir zaman aşılamaz, çözümlenemez. Öyleyse insanlar uyuşturulamaz karşıtlıkların aşılması yolunda hiç bir çaba göstermeksizin kendilerini hayatın akışına bırakmalıdırlar. Kimi yeni Hegelciler de karşıtlığın aşılması yerine uyuşturulmasının olanaklı bulunuduğunu ileri sürerler. Eytişimi tümüyle yadsıyanları olduğu gibi onu sadece bilinçsel alana indirgeyenleri de vardır. Fransa'da varoluşçulukla kaynaştırılmış, Mussolini İtalya'sında faşizmin emrine verilmiştir. Bu tüm idealist yeni Hegelciliği İskoçya ve İngiltere'de J. H. Stirling, John ve Edward Caird, T.H. Green, F.H. Bradley, B. Bosanquet, R.B. Haldane, J.E. Mc Taggart; Amerika'da da W.T. Harris. Josiah Royce izlemektedirler. bkz. Hegelcilik.