KANAAT


Results for "KANAAT"

Islamic Glossary

KANÂAT

(Islamic Glossary) :
Yeme, içme ve barınacak yer husûsunda bileğin emeği, alın teri ile kazanılana râzı olmak,başkasının kazancına göz dikmemek. Kanâat, çalışmayıp, sâdece eline geçeni kullanmak,tembel oturup, başka bir şey aramamak değildir. Aksine hırslı hareketlerde n kaçınıp, gönülhuzûru ile yaşamaktır.Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Ey kulum! Emir ettiğim farzları yap, insanların en âbidiolursun. Yasak ettiğim haramlardan sakın verâ sâhibi olursun. Verdiğim rızka kanâateyle, insanların en ganîsi (en zengini) olursun, kimseye muhtâc kalmazsın (Hadîs-ikudsî-Berîka)İslâmiyet ile şereflenen, hayâtı için yetecek nafakaya sâhib olan ve bunda kanâat edenkimseye ne mutlu. (Hadîs-i şerîf-Nisâb-ul-Ahbâr)Kanâat tükenmez bir hazînedir. (Hadîs-i şerîf-Nihâye)Kanâat eden azîz, tama' eden (dünyâ lezzetlerini haram yollardan arayan) zelîl olur.(Hadîs-i şerîf-Nihâye)Kim kanâat ederse, geçimi iyi olur. Kim tama' ederse, (dünyâ lezzetlerini haram yollardanararsa) geçim sıkıntısı çeker. (İbn-i Cevzî)
Turkish - English dictionary

kanaat

(Turkish - English dictionary) :
,-ti 1. opinion, belief; conviction: umumi kanaat public opinion. kanaatimce in my opinion. 2. believing, being of the opinion that: Paşanın bizi ziyaret edeceğine kanaatim yok. I don´t believe the pasha´s going to visit us. 3. being content with what one has, contentment with what one has. 4. being satisfied with a small or a moderate amount; frugality; moderation. 5. acceptance of what fate metes out to one. (bir) beslemek to cherish the idea of ...: Beni yanlarına alacaklar diye bir kanaat besliyor. He cherishes the idea of their taking him along. dönemi semester (of an academic year). etmek 1. /la or a/ to be content with, be satisfied with; to content oneself with. 2. /a/ to accept (what fate metes out to one). getirmek /a/ to be convinced, be persuaded, believe. notu final grade (given at the end of either a semester or a school year). notu dönemi semester (of an academic year). inde olmak to believe, be of the opinion that ...: Bir büyünün vaziyeti değiştireceği kanaatinde değilim. I don´t think a magic spell will change things. sahibi 1. person who is content with what he has. 2. person who is content with little. 3. person who accepts what fate metes out to him. uyandırmak /da/ to give (someone) (a certain) idea: Öyle yaparsan herkeste kötü bir kanaat uyandırırsın. If you do that you´ll cause people to think badly of you.
Turkish - German Dictionary

kanaat etmek

(Turkish - German Dictionary) :
sich begnügen
Turkish - Kurdish Dictionary

kanaat getirmek

(Turkish - Kurdish Dictionary) :
qinyat anîn.
Ottoman - Turkish Dictionary

KANAATBAHŞ

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
f. Kanaat verici, inandırıcı.