adale


Results for "adale"

Turkish - Turkish dictionary

ADALET

(Turkish - Turkish dictionary) :
is. l. İnsanların, kanunlar yoluyla belirlenen bütün haklarını sağlamak, 2. Eşitlik.
Ottoman - Turkish Dictionary

ADALET

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Zulüm etmemek. Herkese hakkını vermek ve lâyık olduğu muâmeleyi yapmak. Mahkeme. Hak kanunlarına uygunluk. Haksızları terbiye etmek. İnsaf. Mâdelet. Dâd. Cenab-ı Hakk'ın emrini emrettiği şekilde tatbik etmek. Suçluya Allah'ın emrini icra etmek.(Adâlet iki şıktır. Biri mübet, diğeri menfidir. Müsbet ise; hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adâlet; bu dünyada bedahet derecesinde ihâtası vardır. Çünkü her şeyin istidat lisaniyle ve ihtiyac-ı fıtrî lisaniyle ve ıztırar lisaniyle Fâtır-ı Zülcelâl'den istediği bütün matlubatını ve vücut ve hayatına lâzım olan bütün hukukunu mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşahede veriyor. Demek adâletin şu kısmı, vücut ve hayat derecesinde kat'i vardır. İkinci kısım menfidir ki: Haksızları terbiye etmektir. Yâni, haksızların hakkını, tâzib ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise; çendan tamamiyle şu dünyada tezahür etmiyor. Fakat, o hakikatın vücudunu ihsas edecek bir surette hadsiz işarat ve emarat vardır. Ezcümle: Kavm-i Âd ve Semud'dan tut, tâ şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar gelen sille-i te'dib ve tâziyâne-i ta'zib, gayet âli bir adâletin hükümran olduğunu hads-i kat'i ile gösteriyor. S.) (Bak: Fâtih Sultan Mehmed)
Islamic Glossary

ADÂLET

(Islamic Glossary) :
Her işte hakkı gözetme ve orta yolu tutma. Haklıya hakkını verme. Haksızlıktan sakınma.Zulmün zıddı, kânun önünde eşitlik.Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:Ey îmân edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın. Âdil olunuz!(Mâide sûresi: 8)Muhakkak ki Allahü teâlâ adâleti, ihsânı (iyilik yapmayı) ve akrabâya muhtac olduklarışeyleri vermeyi emreder... (Nahl sûresi: 90)Hak ve adâlet üzere bir gün hâkimlik yapmağı, bir sene devâmlı gazâ etmekten dahaçok severim. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)Bir saat adâlet ile idârecilik yapmak, altmış sene nâfile ibâdet yapmaktan daha iyidir.(Hadîs-i şerîf-İslâm Ahlâkı)Adâlet mülkün temelidir. (Hazret-i Ömer)Adâlet üç kısımdır: a) Allahü teâlâya kulluk etmek. Bunda sâhibinin hakkını gözetmekvardır. Her insanın yaradanına karşı borçlu olduğu bu kulluk vazîfesini yerine getirmesivâcibdir. b) İnsanların hakkını gözetmek. c) Vefât eden geçmişlerin hakkını gözetmek yânionların borçlarını ödemek ve vasiyetlerini yerine getirmek. (Kınalızâde Ali Efendi)
Turkish - English dictionary

adalet

(Turkish - English dictionary) :
,-ti 1. justice. 2. the courts. 3. equity. A Bakanı Minister of Justice. A Bakanlığı Ministry of Justice. dağıtmak to administer justice. A Divanı the International Court of Justice, World Court. göstermek to act justly, show justice. ten kaçmak to be a fugitive from justice. komisyonu a committee of five judges appointed by the Ministry of Justice. sarayı courthouse. e teslim etmek /ı/ to bring (someone) to justice. e teslim olmak to submit oneself to justice.
Turkish - German Dictionary

adalet Bakanı

(Turkish - German Dictionary) :
r Justizminister.