but
bread and butter
(English - Turkish Dictionary) :
k. dili ekmek kapısı; insanı geçindiren iş/para.
but
(English - Turkish Dictionary) :
edat -den gayri, -den başka: The new maid will do almost anything but wash windows. Yeni hizmetçi, pencere silmek hariç, hemen hemen her işi yapar. bağ. fakat, ama, lakin, ancak, halbuki, ki: I´ll do almost anything for you, but I won´t do that. Sizin için hemen hemen her şeyi yaparım, ama onu yapmam. z. ama, sadece, yalnızca: He´s but a child. Ama o bir çocuk.
but for
(English - Turkish Dictionary) :
... sayesinde, ... olmasaydı: But for her relationship with the boss she would have been fired long ago. Şefle ilişkisi olmasaydı çoktan işten çıkarılmıştı.
but what
(English - Turkish Dictionary) :
... ki, gene de, rağmen.
butane
(English - Turkish Dictionary) :
i. bütan.