else


Risultati per "else"

Dizionario filosofico

Spekülatif Felsefe.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Felsefe-i nazariyye, Fr. Philosophie speculative). Nesnel gerçekliğe baş vurmaksızın ansal kurgularla yapılan felsefe... Pratikle ilgilenmeksizin sadece bilme ve açıklama amacını güden düşünce'yi dilegetiren kurgu (Os. Nazar, Fr. Speculation, Al. Spekulation, İng. Speculation, İt. Speculazione), insan düşüncesinin bilme ve açıklama için kılgı (pratik)dan bağımsız olarak işleyebileceği idealist yanılgısını taşır. Bu bakımdan kurgul (Os. Nazarî, Fr. Speculatif, Al. Spekulativ, İng. Speculative, İt. Speculativo) felsefe, deney ve gözlemlere baş vurmadan yapılmaya çalışılan salt düşünsel felsefedir. Felsefe, çağının bilimlerinden daha hızlı gelişmesi ve çağının bilimleriyle doğrulanma imkânından yoksun bulunması yüzünden, yüzyıllar boyunca spekülatif kalmıştır. Metafiziğin doğuşu bu yüzdendir. İlk materyalist düşüncelerin, karşıt idealist düşünceleri gerektirmesi de bu imkânsızlığın sonucudur. Nitekim, doğa bilimlerinin gelişmeye başlaması ve bilimlere karşı genel ilginin gün geçtikçe güçlenmesi metafiziği ve idealizmi çöktürme yoluna girmiştir. Felsefe elbette bir düşünce işidir, ancak sağlam felsefe bilimsel deney ve gözlemlerle doğrulanarak gelişir. Çağımız felsefesi tümüyle bilimselleşmiş bulunmaktadır. Felsefe, bilginin yolunu aramak ve onu elde etmek demek olduğuna göre, somut ve bilimsel sezgiden soyut düşünceye ve bundan da yeniden somut pratiğe geçilerek gerçekleştirilmektedir. Nesnel gerçeğin bilgisi ancak bu diyalektik yöntemle elde edilebilir... Metafizik ve onun çeşitli lidealist biçimleri bütünüyle kurgul felsefelerdir. Özellikle de alman idealizminin ünlü üçlüsü, Fichte, Schellin ve Hegel'in felsefeleri bu adla anılır. bkz. Kuram ve Kılgı, Bilgi Kuramı, Metafizik, Eytişim, Soyutlama, Düşüncecilik.
Dizionario filosofico

Tabiat Felsefesi.

(Dizionario filosofico) :
bkz. Doğa Felsefesi.
Dizionario filosofico

Tarih Felsefesi.

(Dizionario filosofico) :
Tarih felsefesi, geçmişte neler olup bittiğini araştıran tarih biliminden farklı olarka, geçmişte olup bitenlerin nedenler'ini araştırır. Bu bakımdan tarih felsefesi, tarihsel oluşumu içinde, genel felsefe alanının üç büyük dünya görüşüne göre sıralanır: Metafizik tarih felsefesi, bireyci tarih felsefesi, diyalektik tarih felsefesi... Metafizik açıdan işlenen tarih felsefesine göre insanların tarihi tanrının iradesiyle yönetilmektedir, tanrı nasıl istemişse öyle olmuştur ve bundan sonra da öyle olacaktır. Temelde metafizikten başka bir şey olmayan bireyci tarih felsefesine göre insanların tarihini büyük bireyler, eşdeyişle üstün düşünceler yönetmektedir, bu büyük kişiler nasıl istemişlerse öyle olmşutur ve bundan sonra da öyle olacaktır. Çağdaş diyalektik tarih felsefesine göreyse tarihi, üretim ilişkileriyle belirlenen toplumlar yapar, toplumsal olayların nedenleri özdeksel koşullardır... Tarih felsefesi, metafizik ve bireyci açılardan işlenirken bile, çağdaş özdekçi diyalektik anlayışın sezgisini taşımaktıdır. Tarih felsefesinin ve toplumbilimin kurucusu sayılan Arap düşünürlerinden İbni Haldun'a (1334-1406) göre toplumsal olayların nedenini toplumun kendisinde aramak gerekir. Tarih bilimiyle uğraşanları yanıltan şey, ulusların hal ve durumlarının değişmekte olduklarını unutmaktır. Değişme, tanrının bütün varlıklar için koyudğu bir yasadır. Doğasal evrim, özdeksel bir değişmeden ibarettir. Toplumlar da insanlar gibi doğar, gelişir ve ölürler. Hüner ve sanayiin gelişmesi, toplumsal gelişmenin başında gelir. Hüner ve sanayiin gelişmesi, insanı düşünsel bilgilerle uğraşmaya yöneltir. Değer emekle belirlenir, pazarda satılan buğdayda iş ve emeğin değeri açıkça görünmez ama buğdayın değeri onu elde etmek için harcanan iş ve emeğin değeridir. Toplumsal olayların temeli ekonomiktir... İtalyan düşünürlerinden Giovanni Battista Vico'ya (1688-1744) göre insalar kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Devlet biçimleri, töreler, dil gibi çeşitli toplumsal kurumlar birbirlerine bağlantılıdırlar. Tarih, temelde tanrı işi olan bir planın gerçekleşmesidir... Alman düşünürü Immanuel Kant'a (1724-1804) göre tarihsel olayların nedeni doğanın ereğidir, doğa insanlar için töresel bir ide'yi gerçekleştirmek istemiş ve bütün olayları bu ereğe varmak için planlamıştır. Doğa, insan türünün "hak ve adalet"i sağlayan ereksel bir topluma erişmesini istemiştir. Ama insan türü bu ereği, doğanın zorunluğundan kurtulup ussal özgürlüğe (hayvanlıktan insanlığa) geçerek gerçekleştirecektir. Çünkü insan türü yetkinliğe doğru yükselmek için belirlenmiştir... alman düşünür Gottfried Herder'e (1744-1803) göre insanların tarihini insanların kendi doğal yetenekleriyle içinde bulundukları doğal koşullar belirler. Tarihin ereği insanlığa varmaktır.Tarih bu ereği gerçekleştirmek için sürekli olarak olgunluğa doğru gelişir... Fransız düşünürü Saint-Simon'a (1760-1825) göre tarihsel olayların nedeni büyük toplumsal çıkarların çatışmasıdır... Fransız tarihçisi Augustin Thierry'ye (1795-1856) göre savaşlar toplumsal çıkarlar uğruna yürütülür. Toplumsal olayların nedeni çıkar çatışmasıdır. Tarihi kişiler değil halk toplulukları yapar... Fransmız tarihçisi François Mignet'ye (1796-1884) göre olayları insanlar değil, insanları olaylar yönetir. Politik gruplaşmaları belirleyen sınıf çıkarlarıdır... Fransız tarihçisi François Guizot'ya (1784-1871) göre politik kurumlar neden değil, sonuçtur. Onları toplum meydana getirir. Halkın durumunun ne oludğun hükümet biçimlerinde araştıracak yerde, hükümetin ne olması gerektiğini anlamak için halın durumu araştırılmalıdır... alman düşünürü Johann Gottlieb Fichte'ye (1762-1814) göre tarihin amacı usa ve özgürlüğe doğru yükselmektird. Bu amcı gerçekleştirmek için bir çocuk saflığından yola çıkan tarih günahlar içinden geçerek ussallığın özgür alanına ulaşacaktır... Alman düşünürü Friedrich Schellin'e (1775-1854) göre tarih, yasalara bağlı bir fenomenler dizisidir. İnsanların özgür eylemleri tarihsel zorunluğun sonucudur. Özgürlük ve zorunluk aynı şeydir; özgürlük, bilincine varılmış zorunluktur... Alman düşünür Friedrich Hegel'e (1770-1831) göre tarih evrensel ruhun zaman içinde gelişmesidir. Tarihsel olaylar evrensel bir ussallığın yönetimindedir, bu evrensel ussallık doğa yasalarıyle belirir. Çağdaş diyalektik tarih anlayışının kurucsu Alman düşünürü Karl Marx'a (1818-1883) göre tarih olaylarının nedeni sınıf çatışmasıdır. Sınıflar, ekonomik bağlantıların ürünüdürler. İnsanlar önce yaşayacak durumda olmalıdırlar ki tarih yapabilsinler. Öyleyse toplumun altyapısı ekonomik bir yapıdır. Politik, töresel, dinsel, kültürel üstyapı bu altyapıyla belirlenir. İnsanların yaşama biçimleri düşünme biçimleriyle değil, düşünme biçimleri yaşama biçimleriyle belirlenmektedir. Daha açık bir deyişle temel, düşünce ya da ruh değli, maddedir. Proleter, proleter gibi düşündüğünden ötürü proleter olmuş değil, proleter olduğundan -proleterlik ekonomik koşullarının içinde yaşadığından- proleter gibi düşünmüştür. Altyapı üstyapısı belirlerken, üstyapı da altyapıyı belirler. İnsan bilinci ekonomik koşulların ürünüdür ama ürünü olduğu ekonomik koşulları da etkilemekte ve değiştirmektedir. Diyalektik anlayış, her olguyu olduğu gibi tarihsel olguyu da karşılıklı etkiler ve bağlantıları içinde kavrar.
Dizionario filosofico

Türk Felsefesi.

(Dizionario filosofico) :
Eski Türklerin düşünsel yaşamı, başka uluslarınki gibi, dinsel alanda başlar. İ.Ö. XXIV. yüzyıldan beri Orta Asya denilen ve güneyde Pamir-Hindikuş dağları, kuzeyde Sibirya ormanları, batıda Hazar denizi, doğuda Çin'le sınırlanmış geniş yaylada otururlardı. İlk dinleri, kalıntıları günümüzde de görülen Şamanlık'tı (Şamanizm). Şaman, Sanskritçe sramana sözcüğünden Tunguzcaya geçmiş olup dilenci din adamı anlamındadır. Sözcük Türkçede kam olarak kullanılmıştır. Şamanlık dini, büyücülüğe ve ruhların yaşadıına inanmayı gerektirir. Kam'ın bu ruhlarla ilişkisi olduğuna inanılır. Bu yüzden kam çok etkilidir ve dilediği büyüyü yapabilir. Şamanlık, aydınlık gökle karanlık yeraltı ikiciliğine dayanır. Gök on yedi, yeraltı dokuz katlıdır. Bütün bunları yaratan tanrı (ülgen adlı göktanrı) göğün en üst katında oturur. Gök, iyilerin gittikleri cennet; yeraltı, kötülerin gittikleri cehennemdir. Yeryüzünde de insanlarla birlikte yersu adlı iyilikçi ruhlar oturmaktadırlar. Şamanlığın, ilk biçiminde, büyücülükle karşılık bir totemcilikten ibaret bulunduğu ve onu Türklerin geliştirdikleri sanılmaktadır. Bununla beraber Türkler Budizm, Mazdeizm, Manişeizm, Nasturîlik, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi daha birçok dinleri denemişler, sonunda Müslümanlıkta karar kılmışlardır. Türklerin asıl düşünsel yaşamları da İslâm kültürü içinde başlamıştır. İslâm felsefesinin büyük kurucuları Farabî ve İbni Sina, bu felsefeyi işrakî yolda geliştiren Şehabeddin Suhreverdî Türktürler. İslâm gizemciliği disiplini içinde de Mevlânâ CElâleddin, Hacı Bayram, Hacı Bektaş ve özellikle Simavnalı Şeyh Bedreddin gibi büyük Türk düşünürleri yetişmiştir. Bunların dışında din felsefesi, gizemcilik felsefesi, huluk ve siyaset felsefesi, törebilim v etoplumbilim alanlarında çalışmış Türk düşünürleri şöyle sıralanabilir: Kınalızade Ali, Molla Hasan-ül-Kâfî, Lütfi Paşa, Koca Şekbanbaşı, Mehmet Nahifî Efendi, Mustafa Paşa, Eşref-i Rumî, Âşık Paşa, Hacı Hüseyin oğlu Musa, Eşref oğlu Abdullah, Birgivî Mehmet, Koca Nişancı Mustafa Paşa, Durmuş oğlu Abdullatif, Bitlisli İdris oğlu Defterdar Mehmet, Hasan Canlardan Abdülaziz, Sururî Çelebi, Taşköprülü zade Ahmet, Nihalî, Pertevî, Nerkisî, İbni Melekzade Mehmet, Muhyî, İbni Firuz Mehmet, Lâmiî Çelebi, Cemalüddin Mehmet Aksarayî, Şemsüddin Sivasî, Azmî, Osman zade Ahmet Taip, Tosyalı Küçük Mustafa, Nureddin zade Muslihüddin, Nasuh Nevalî, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Bursalı İsmail Hakkı, Ziya Gökalp... (Farabî, İbni Sina, Şehabeddin Suhreverdî ve Mevlânâ Celâleddin için bkz. İslâm Felsefesi, Işıkçılık, Mevlevîlik)... Büyük Türk özdekçisi Şeyh Bedreddin'e (1317-1420) göre tanrı dünyayı yaratmış ve insanlara vermiştir, dünyanın toprağı ve bu toprağın bütün ürünleri insanların ortak malıdır. İnsanlar eşit olarak yaratılmışlardır, birinin mal toplayıp öbürünün aç kalması tanrının amacına aykırıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin, çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizindir. Ruhlar, özdeklerde (maddelerde) bulunan güçlerden ibarettir. İnsanı iyiliğe de kötülüğe de kendi gücü sürükler, bizler iyilik gücümüze melek ve kötülük gücümüze şeytan deri. Bu güçler sadece insanlarda değil, bütün cisimlerde vardır. Örneğin bir yağmur tanesi bir neden ve güçle oluşur. Kıyamet belirtileri boşuna beklenmektedir, kıyametin kopacağı yoktur. Vücut zerrelerinin bir kaz dağıldıktan sonra bir daha bir araya gelmeleri ve cesetlerin dirilmesi imkânsızdır. Her güzel şey, cennet, her kötü şey cehennemdir, dünyada olup bitenlerde başka ne cennet vardır ne de cehennem. Kutsal kitaplarda sözü edilen cennet ve cehennem "hayal âleminde tahakkuk etmiştir". Bütün namazlar, niyazlar ve ibadetler insanın içini arıtmak içindir. Gerçek ibadetin sınırı, koşulu, biçimi yoktur. Kaldı ki ayrılıklar din adamlarının işleri karşıtırmasından doğmuştur, bunlar ortadan kaldırılırsa bütün dinler bir olur. Bütün insanlar aynı tanrının kuludurlar ve kardeştirler. Birbirlerini sevenler ve sayanlar, hiç bir din farkı gözetmeksizin, her zaman birleşebilirler. Hükümet seçimle kurulmalıdır. Ulus tam bir özgürlük içinde oyunu kullanabilmelidir. Zorbalığa boyun eğilmemelidir... Toplumbilimci Ziya Gökalp (1876-1924), Tanzimat adı verilen yenileşme çabasından beri tartışılan çeşitli düşünce akımlarını, "Türk ulusundanım, İslâm ümmetindenim, Batı uygarlığındanım" formülüyle birleştirmiş ve özellikle Osmanlı ümmetçiliği içinde yitirilmiş bulunan ulusçuluğa yeni bir yön vermiştir. Kültürün halka yönelmesi, dinle devlet işlerinin ayrılması (layiklik), Doğu bilimlerinin yerini Batı bilimlerine bırakması, kadınlarla erkeklerin hukuk bakımından eşit olması, Türk tarihinin toplumbilimsel v enesnel bir yöntemle incelenmesi, Türk tarihinin Orta Asya'daki ilk imparatorluklardan başlatılması gibi yeni düşünceler savunmuştur. Ziya Gökalp'ın önemi, yeni Türkiye Cumhuriyetinin düşünsel temellerini hazırlamış olmasındandır... Nasıl çeşitli Batı uluslarının düşünürleri Hıristiyan felsefesi disiplini içinde belirmişlerse Türk düşünürleri de İslâm felsefesi disiplini içinde belirmişlerdir. Bu disiplin dışında kalan ilk Türk düşünürü Ziya Gökalp'tır.
Dizionario filosofico

Uyumsuzluk Felsefesi.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Abesçilik, Fr. Philosophie de l$absurde). Fransız yazarı Albert Camus'nün insanın dünyadaki yabancılığını ileri süren veraloşçu idealist öğretisi... bkz. Saçma, Varoluşçuluk, Usaaykırılık.