felsefe


Results for "felsefe"

Philosophical Dictionary

İslâm Felsefesi.

(Philosophical Dictionary) :
İslâm felsefesi, Helenestik felsefenin Arapçaya çevrilmesi ve eleştirilmeye çalışılmasıyle başlamış, hiç bir zaman kendisine özgü bir kişiliğe ulaşmadan uzlaştırıcılık ve eklemcilikle yetinmiştir. İslâmlığın daha ilk yıllarında dogmalar ve bu dogmalarla kurulan sosyal düzen kimilerine yetmemeye başlamıştı. Kutsal kitabın açık kanlamlarından gizli anlamlar çıkarılması (tasavvuf), yeni koşullara uygun bir hukuk (fıkıh), düşünsel bir eleştiri ve tartışma (kelâm), kutsal kitabı yorumlama (tefsir) ve kutsal kitabın boşluklarını Peygamberinsözleriyle ldoldurma (hadis) gerekleri duyuluyordu. Ancak bütün bu düşünsel çabaların amacı dindi; bilim, dini yetkinleştirmek için bir araç olarak görülüyordu. Gerçek amacı bilim olan ve dini kimi yerde bir araç kimi yerde de bir zorunluk olarak kullanan felsefe, Abbasîler çağında başlayan Helenistik çevirilerle doğdu. Önce, eski Yunan'da olduğu gibi, bir doğa felsefesi işlendi. Sokrates'ten önceki Yunan ve Hint felsefelerinin etkisiyle oluşan İslâm doğa felsefesi, özgür düşünceli mutezileciliğin bilimselleşmesidird ve tabiiyyun, dehriyyun, Bâtınîlik, İhvan-üs-Safa hareketlerini kapsar İslâm doğa felsefesi, bir8 süre sonra, gene eski Yunan'da olduğu gibi yerini Platon ve Aristoteles etkisine bırakmaktadır. İslâm felsefesinin iki büyük okulu. Mesaiyyun ve israkiyyun bu etkilerden doğmuştur. Mesaiyyun, Platon-Aristo uzlaştırılması; işrakiyyun, Platoın-tasavvuf uzlaştırılmasıdrır. Daha sonra zıorunlu bir şüphecilik ve tarih felsefesiyle (İbni Haldun) gelişen İslâm felsefesi, gericiliğin (eş'arîlik) ezici baskısı yüzünden yerini yeniden gizliliğe (tasavvuf) bırakmak ve ortadan çekilmek zorunda kalmıştır. Bu bakımdan İslâm dünyasının ortaçağı, Hıristiyan dünyasının ortaçağdan kurtulup Rönesans'a eriştiği yıllarda başlamaktadır. Denilebilir ki İslâm dünyası, Yunanlılardan aldığı bütün bilgileri özellikle İbni Rüşd (Averroes) ve İbni Sina'nın (Avicenne) elleriyle Batıya geçirip Batıyı uyandırdıktan sonra kendi rahat uykusuna yeniden yatmıştır. bkz. İbni RÜşdcülük, Dehriyyun, Eş'arîlik, İslâm Atomculuğu, Işıkçılık, Gizemcilik, Bâtınîlik, İhvan-üs-Safa, Meşaiyye.
Philosophical Dictionary

Likeon Felsefesi.

(Philosophical Dictionary) :
bkz. Aristoculuk, Lise.
Philosophical Dictionary

Mızır Felsefesi.

(Philosophical Dictionary) :
Eski Mısır Felsefesi, klasik ilkçağ felsefesi kapsamı içindedir. Bu felsefenin en ilgi çekici ve önemli ürünü Hermesçiliktir. (Hermetizm). Hermesçiliğe göre insanlar ölümlü tanrılar ve tanrılar ölümsüz insanlardır. Eşyanın dışı içi gibidir ve içle dış arasında hiç bir ayrılık yoktur. Kimi yazarlar din düşüncesinin de kaynağını eski Mısır topraklarında bulmaktadırlar. Eski Mısır tanrıları İzis, Oziris ve Serapis'in birçok ulusları etkilediği ve bu etkilerin pek uzun bir süre sürdürdükleri bir gerçektir. Ölümden sonra yaşama ve erdem eski Mısır dininin temel değerleridir, nitekim çeşitli dinler de bu temellere dayanmışlardır. Ölümden sonra sonsuza kadar mutlulukla yaşayabilmek için dünya üstündeki kısa süreli erdem sınavını başarıyla vermek gerekir. Bu sınavı başarıyla veremeyenler, öldüketn sonra yeniden öldürülüp yok edilirler. Tanrı Oziris elinde bir terazi tutar, bu terazinin bir kefesinde dirhem yerine gerçek (hakikat) vardır ve tanrı ölünün açıklamalarını bu dirhemle tartacaktır. Ölüler kitabı, Oziris'in mahkemesinde okunacak açıklamayı formülleştirmiştir: "Hiç kimseye kötülük etmedim. Yakınlarımı bahtsızlığa sürüklemedim. Gerçek evinde alçaklık etmedim. Kimseyi gücünün dışında çalıştırmadım. Benim yüzümden kimse korku duymadı, yoksulluk ve acı çekmedi, bahtsız olmadı. Tanrıların kötü gördükleri şeyleri hiç bir zaman yapmadım. Kölelere kötü muamele etmedim ve ettirmedim. Kimseyi aç bırakmadım. Kimseye göz yaşı döktürmedim. Kimseyi öldürmedim ve kimsenin kahpece öldürülmesini emretmedim. Kimseye yalan söylemedim. Hiç bir utandırıcı davranışta bulunmadım. Zina etmedim. Yiyecekleri pahalı ve eksik satmadım. Terazinin dirhemi üstüne hiç bir zaman nelimi bastırmadım. Teraziyle tartarken hiç bir zaman hile yapmadım.Süt çocuklarının ağızlarından sütü uzaklaştırmadım. Hayvanları çalmadım. Tanrının kuşlarını avlamadım. Ölmüş balığı tutmadım. Hiç bir arkın suyunu başka yöne çevirmedim. Ben temizim, temizim, temizim"... Buna karşı eski Mısır metinlerinde yaşamayı yeğleyen bir düşünce akımı da yer almaktadır. Örneğin ölmüş bir kadının ağzından kocasına şöyle seslenilmektedir: "Ey benim arkadaşım, benim kocam. Hiç bir zaman yemekten içmekten, sarhoş olmaktan, kadınlarla sevişmenin zevkini tatmaktan ve şenlikler yapmaktan geri kalma. Gündüz ve gece kendini her türlü zevke terk et. Gönlünde kaygıların yer etmesine meydan verme. Çünkü Batı ülkelerinde uykuyla karanlık hüküm sürmektedir. Burası öyle bir yerdir ki içinde bulunanlar hiç bir zaman dışarıya çıkamaycaklardır. Buradakiler mumya biçiminde uyumaktadırlar ve artık hiç uyanmayacaklardır. Buraya egemen olan tanrının adı tam bir bitmişliktir"... İlk tektanrı düşüncesi de eski Mısır topraklarında belirmiştir. İ.Ö. XIV. yüzyılda bunu gerçekleştirmek isteyen genç kral IV. Amenotep ya da Amenofis'tir. lO zamanlar Mısır'da her kentin, her kasabanın ayrı tanrısı vardı. Bu tanrılar totem düşüncesinin kalıntılarıydı. Nasıl totem sadece kendi klanını koruyup gözetiyorsa, kasaba tanrıları da kendi kasabalarını koruyup gözetiyorlardı. Thebae kasabasının da Amon adında bir tanrısı vardı. Büyük tanrı Ra'nın yanında önemsiz sayılan Amon, Thebae başkent olunca Amon-Ra adını alarak baş tanrı olmuştu. Bütün tanrılar güçlerini güneşten almaktaydılar, Ra da doğan güneş tanrısıydı. Kral Amenotep, evrensel güneşin evrensel bir din yaratmaya yeteceğini düşünerek, Amon'un yerine güneş yuvarlağını kişileştiren Aton'u geçirdi. Başta Aton olmak üzere bütün tanrıların adlarını tapınaklardan sildirmiş, onlara tapmayı yasaklamıştı. Kendisi de Amon hoşnuttur anlamındaki Amenotep adını bırakarak Aton'un büyüklüğü anlamına gelen Akhnaton adını almıştı. Tektanrıcılık ve bütün insanlara seslenecek evrensel din ülküsünü Thebae kentinde başaramayacağını anlayan genç kral, Orta Mısır'da güneş yuvarlağının ufku anlamına gelen Akhetaton (bugünkü adı Tel-el-Amarna) adlı yeni bir başkent kurdu. Kimi araştırıcılara göre Thebae rahiplerinin siyasal egemenliklerini kırmak ve Mısırlı olmayan uyrukları da kendisine balamak amacını gütmekteydi. Amenotep'in tektanrı Aton için yazdığı şu şarkı, onun bu devrimle ne büyük bir amaç güttüğünü açıklamaktadır: "Sen ki eşyanın oluşu sırasında zaten yaşamaktaydın ey canlı Aton, ufukta parlayarak yükseliyorsun. Güzelliğin bütün ülkeleri aydınlatıyor. Gülçü büyüklüğünle dünyanın üstünde göründüğün zaman ışıkların, yarattığın âlemin son uçlarına kadar bütün ulusları kucaklıyor...".
Philosophical Dictionary

Ortaçağ Felsefesi.

(Philosophical Dictionary) :
Ortaçağ felsefesi, metafizik Hıristiyan felsefesidir. İsa'dan sonra III. yüzyıldan XV. yüzyılın sonuna kadar uzun bir süreyi kaplar. Hıristiyan felsefesi, Origenes'in (185-254) Platonculuğu Hıristiyanlığa sokmasıyle başlamaktadır. Hıristiyanlık bin yıl kadar Platon öğretisinden yararlanmıştır. Aristoteles'in bu felsefeye girişi, Platon'dan çok sonra, XIII. yüzyılda olmuştur. Aquinol'lu Thomas (1225-1274) ünlü yorumlarıyle Aristotelesçiliği Hıristiyanlığa benimsetmiştir. Kilise, önceleri, her iki Yunanlı düşünüre de bir hayli direnmişse de çıkarını pek çabuk sezerek Platon ve Aristoteles'ten yararlanma yolunu tutmuştur. Bu direnişin ilk yıllarında Aristoteles'i benimseyenler, sonra da Aristoteles'i beğenmeyenler diri diri yakılmışlardır. Kilise, gittikçe gelişmekte olan doğa bilimleri karşısında tutunabilmek için her çareye baş vurmuştur. Ortaçağ felsefesi; Orgenes, Augustinus, Scottus Eurigena, Abaelardus, Thomas, Duns Scottus, Durand, Ockham, Roger Bacon gibi ünlü düşünürler yetiştirmiştir. Bu çağda yer alan felsefe akımları içinde adcılarla gerçekçilerin (nominalizm ve realizim) çatışması pek ilginçtir. Bu çatışma, yeniçağı hazırlayan özgür düşüncenin büyük gücünü belirtmektedir. bkz. Hıristiyan Felsefesi, Adcılık, Gerçekçilik.
Philosophical Dictionary

Patristik Felsefe.

(Philosophical Dictionary) :
Hıristiyan felsefesinin, İsa'nın ölümünden sonra V. yüzyıla kadar süren ilk dönemine patristik felsefe adı verilir. Hıristiyanlığa yapılan saldırılara karşılık bulmaya çalışmakla başlayan bu felsefenin ünlü düşünürleri Clemens (150/215), Tertulian (160-222), Origenes (185-254), Augustinus (354-430) gibi kilise babalarıydı (patres ecclasiae). Bu dönemde Hıristiyan felsefesi nehüz okullaşmamıştı, tartışmaya girişiyor ve kendisini her türlü kaynaklardan yararlanarak savunmaya çalışıyordu. Başlangıçta antik çağ Yunan düşüncesine karşıt ve onunla çatışan bir tutumu vardı. Yunan düşüncesi çoktanrıcı, Hıristiyanlık tektanrıcıydı; Yunan düşüncesi doğa-tanrıcı, Hıristiyanlık kişitanrıcıydı. Bağdaştırılmaları imkânsızdı. Ama kısa bir süre sonra, III. yüzyılın başlarında, özellikle yaniplatoncu İskenderiye okulunun kurucusu Ammonios Sakkas'ın öğrencisi olan Origenes'in eliyle, Platon öğretisi Hıristiyanlığa sokulmaya başladı. Kilise, önceleri karşı koyduğu bu öğretiden, büsbütün güçlenebilmek için, kolaylıkla yararlanabileceğini sezmekte gecikmerdi. Hıristiyanlık gibi, Platon için de tek gerçek varlık, tinsel varlıtı. Origenes'e göre özdekler de yaratılmışlardı, ama bu ikinci sıradan bir yaratmaydı, gerçek anlamda yaratma sayılmazdı. Gerçek yaratıklar tinlerdi. Tanrı, Platon'daki gibi en yüksek'ti ve kendine benzeyen uslu tinler yaratmıştı. Augustinus, Origenes'in başladığını büsbütün güçlendirerek Platon'u Hıristiyanlığın içine iyice yerleştirdi. Bilgeliğe erişmek, Tanrıya erişmek demekti. Öyleyse felsefe de Tanrı bilgisinden başka bir şey olamazdı. Gerçek görülende değil, görülmeyendeydi. Patristik felsefenin ayırıcı niteliği gizemci oluşudur, Tanrı kavranılmaz olduğu için, din de kavranılmaz olmalıdır. Kilise babası Tertulianus şöyle ldiyordu: Anlamadığım için inanıyorum... Bu dönemde, yüceliğin ölçüsü, insan usunu aşmış bulunmaktır. Hıristiyan felsefesinin, Aristoteles egemenliğinde gelişecek olan, ikinci dönemine skolastik denir. bkz. Hıristiyan Felsefesi, Skolastik, Kilise Babaları.