hela


Results for "hela"

Ottoman - Turkish Dictionary

HELAL

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Allah'ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. Dinî bakımdan kullanılmasında, yenilip içilmesinde, dinlenmesi veya bakılmasında yahut dokunulmasında nehiy olmayan. * İhramdan çıkan hacı.
Turkish - English dictionary

helal

(Turkish - English dictionary) :
,-li 1. Islam canonically lawful, permissible, legitimate. 2. colloq. (lawful) wife. 3. legitimately, by legitimate means. inden 1. legitimately, honestly. 2. willingly. etmek /ı, a/ to give up (a legitimate claim) to (another); to give (something) to (someone) willingly. olsun! 1. It´s all yours!/Take it with my blessing (and enjoy it)! 2. Bravo!/Good for him! para 1. Islam money earned in a canonically lawful way. 2. money that´s been honestly earned, honest earnings. süt emmiş good, upright, worthy (person). ü hoş olsun! 1. It´s all yours!/Take it with my blessing (and enjoy it)! 2. I don´t want anything for what I´ve done!
Dream Dictionary of Phrase

HELAL - HARAM

(Dream Dictionary of Phrase) :
Helal, yeryüzü nimetlerinin temiz ve hoş olanlarına; her türlü yararlı iş ve faydalı düşünceye; sayılamaz nimete ve insanı esenliğe götüren tavır ve davranışlara, Haram, Allahu Teala'nın ve O'nun Rasülünün (s.a.v.) koyduğu sınırlara; pis ve zararlı nimettlere; zararlı iş ve faydasız düşüncelere; insanı helake götüren tavır ve davranışlara, Helal kazandığını görmek inançsızın imana gelmesine, günahkarın tövbe etmesine, Haram kazandığını görmek dinin koyduğu sınır ve ölçülere ehemmiyet vermemeye delalet eder.
Turkish - German Dictionary

helal etmek

(Turkish - German Dictionary) :
schenken, gewTMhren.
Ottoman - Turkish Dictionary

HELAL-ZADE

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Helâl doğmuş, meşru ve nikâhlı ana-babadan dünyaya gelmiş çocuk. * İyi adam, fenalık yapmaktan çekinen. Sâlih, afif, nâmuskâr.