kabarma


Results for "kabarma"

Turkish - Turkish dictionary

KABARMAK

(Turkish - Turkish dictionary) :
f. 1. Şimşek: Yastık kabardı. 2. Taşacak gibi olmak: Süt kabarıyor. 3. Sayısı miktarı artmak: Masraf kabardı. 4. Tüyleri dikilmek: Aslanın yelesi kabardı. 5. Islanma veya kuruma sebebiyle yerinden ayrılmak: Duvarların boyası kabardı.
Meteorological Glossary

DON KABARMASI/ŞİŞKİNLİĞİ

(Meteorological Glossary) :
(FROST HEAVING) [i]Suyun buz haline geçmesinden sonra, içsel hareketlerle buz yüzeyinin seviyesinin yükselmesi, kabarması. Bu olay daha çok toprak yüzeyinde izlenir. Yağmur damlalarını emen toprağın, hava sıcaklığının donma seviyesinin altına aniden düşmesi sonucu donmasıyla, toprak içindeki su, buz kristallerine dönüşür ve toprağı kabartarak seviyesinin yükselmesine neden olur. Toprağın her yerinde emilen suyun dağılımının eşit olmayacağı düşünülürse toprak yüzeyi şekilsiz bir hal alır. Bu tür bir oluşumun yollarda ve özellikle asfaltta olması -oluşan engebeler yüzünden- büyük sorunlara neden olur.
Meteorological Glossary

KABARMA/ÖLÜ DALGA

(Meteorological Glossary) :
(SWELL) [i]Oluşum alanları, kaynakları dışında görülen okyanus ve deniz dalgaları için kullanılan terim. Ölü dalgaların kaynakta oluşan esas dalgalara göre daha uzun periyotlu, daha düz (tepesiz) ve daha düzenli olduğu görülür.
Turkish - English dictionary

kabarma

(Turkish - English dictionary) :
1. rising; swelling. 2. high tide. 3. blistering. alçalma the tide.
Turkish - English dictionary

kabarmak

(Turkish - English dictionary) :
1. to swell up, become puffed up; to become fluffy. 2. (for a liquid) to bubble up. 3. (for bread) to rise. 4. (for expenses, figures) to increase, swell. 5. to stand on end, bristle. 6. (for cloth, fiber) to fuzz out, become linty or nappy. 7. (for paint) to blister. 8. (for dirt in the skin) to come to the surface in rolls. 9. to be full of oneself, be puffed up with self-importance. 10. to act tough. 11. (for the sea) to get rough.