kamu


Results for "kamu"

Ottoman - Turkish Dictionary

TEKAMÜR

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(Kımâr. dan) Kumar oynama.
Philosophical Dictionary

Kaba Kamulculuk.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Adi iştirakçilik, Fr. Communisme vulgaire). Marx-öncesi ütopyacı kamulculuk anlayışı... İnsanları eşitleştirme gibi metafizik bir düş peşinde koşan bilimdışı kamulculuğun tarihi pek eskidir, çeşitli kuramsal ve eylemsel evrelerden geçerek Marx'a kadar sürüp gelmiştir. Yanlış bir eşitlik anlayışına dayanan ve kadınları bile paylaşılması gereken bir mülkiyet konusu sanan bu ütopik kamulculuk bilimdışıdır ve Marx tarafından şirddetle eleştirilmiştir. Marx'ın sert bir dille eleştirdiği bu bilimdışı düşler, günümüzde, kasıtlı burjuva ideologları tarafından bilimsel kamulculuğa yakıştırılmakta ve Marx'ın eleştirileri Marx'a karşı tekrarlanmaktadır. Yahudi Eseen'lerinden, İran Mazdekçiliğinden Doğrular derneği (Fr. Ligue de justes) ve Proudhonculuğa kadar sürüp gelen bu kaba kamulculuk, geleceği hazırlamak yerine, geçmişin ihtiyaçsız ve ilkel masal çağlarını amaçlar. Marx'ın deyimiyle "Emekçinin içinde yaşadığı koşulları ortadan kaldırmaz, tersine, bu koşulları bütün insanlara yayar". Marx, kadınlarda ortaklık ütopyasını sert bir dille yerer ve bunu genel fuhuş deyimiyle niteler. Marx, özel mülkiyeti aşmak durumunda bulunan kamulculukla, henüz özel mülkiyete erişememiş genel yoksulluk çağlarının özlemi durumunda bulunan kaba kamulculuk arasındaki büyük farka özellikle dikkati çeker; kaba kamulculuğun, ortak sofralarda yemek yiyip birbirlerine kardeş diyen ilkel Hıristiyanlık modelini göz önünde tuttuğunu ve bu bakımdan İncil'le beslenmekte olduğunu söyler. 1944 El Yazmaları'nda kaba kamulculuk "bütün dünyanın, kültürün, uygarlığın yadsınması" olarak nitelenir. Marx'a göre kamulculuk zorunlu ve uygarsal bir evrimdir, asla bir geriye ve ilkelliğe dönüş değildir. bkz. Kamulculuk, Kaba.
Philosophical Dictionary

Kamuiradecilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Vücudiyye-i iradiyye, Fr. Panthelisme, Al. Panthelismus, İng. Panthelism, İt. Pantelismo). İradeyi evrenin nedeni sayan öğretilerin genel adı... Kamuiradecilik (pantelizm), bireysel iradenin karşısına temel iradeyi koymakla öznel iradeciliğe karşı nesnel iradeciliği gerçekleştirmektedir. Tümel irade, Tanrı iradesidir. Bu bakımdan bütün Tanrıbilimci dinsel öğretiler kamuiradecidirler. G^enel olarak iradecilik (volontarizm), kimi yerde öznel iradeyi nesnel iradeye bağlamakla beraber, kamuiradeciliğe karşıt öznelcilik (sübjektivizm) alanında yer alır. Buna karşı kamuiradecilik, nesnelciliktir (objektivizm). Örneğin, antik çağ Yunanlılarının stoa öğretisine göre doğa, evrensel iradedir. Stoacılığın bu nesnel iradeciliğine karşı Alman düşünürü Nietzsche'nin iradeciliği öznel bir iradecilikmtir; Nietzsche'ye göre insanüstü, Tanrı iradesiyle değil, insan iradesiyle yaratılacaktır. Bunlara karşı Alman düşünürü Schopenhauer'(in iradeciliği nesnel ve öznel iradecilikler arasında ortalama bir yer almaktadır. Schopenhauer'e göre âlem, kişisel olarak ben'im algımdır. Ama realite olarak âlem, ben'den ayrı ve bağımsızdır. Kişisel irademizin her varlığın temeli olduğunu deneylerle anlamaktayız. Nasıl ben öz olarak iradeysem, evren de öz olarak objektivleşen bir iradedir ve gerçek bir varlıktır. Bedenimiz olaylaşan (hadise haline gelen) öznel irademizdir, ruhumuzsa tümel iradedir. Daha açık bir deyişle, Schopenhauer'e göre nesneler, zeki değildirler ve evrensel bir zekâ yoktur (burada özdekçilikle birleşmektedir), ama nesneler iradelidirler ve evrensel bir irade vardır (burada da idealizmle birleşmektedir). Bu iradeyse önsel bir bilgi değil, deneyle elde ettiğimiz bir bilgidir. Schopnhauer'in öğretisi deneysel metafiziği içerir. nitekim öğrencisi ve izdaşı Alman düşünürü Edouard von Hartmann (1842-1906), ustasının idealizmini büsbütün açığa vurmuştur. İrade, bilinçsizdir ama, zekidir, bildiğini bilinçsizcesine bilir, örneğin usta bir hekim gibi yaraları iyi eder ve kırılan kemikleri kaynaştırır. Schopenhauer'in başka bir izdaşı Alman düşünürü J. Frauenstadt (1813-1878), çeşitli iradeleri birbirinden ayırıp sıralamıştır. Frauenstadt'a göre, Schopenhauer'den farklı olarak, iradeler birbirleriyle aynı değildirler; hayvansal irade en aşağıda, insansal irade ortada, evrensel irade de en yüksektedir. Böylelikle, Schopenhauer'in deyimiyle, "deneyin verdiği irade" deneyüstüne ve "bilineni açıklamak için ortaya atılan bilinmez"e doğru yükselmektedir. Schopenhauer'in iradeciliğini Alman düşünürleri Bahnsen, Mainlander, Deussen sürdürmüşlerdir. Schopenhauer'in iradeciliği kötümserlikle (pesimizm) sonuçlanmıştı. Buna karşı Nietszche'nin iradeciliği, iradecilikle kötümserliğin bağdaşamayacağını tanıtlar ve Schopenhauer'in büyük çelişmesini ortaya koyar... Kamuiradecilik (Os. İrade-i külliye), elindeliğin (Os. İrade-i cüz'iyye) karşıtıdır. Bu bakımdan ve özet olarak insana hiç bir özgürlük tanımaz, evrendeki her olguyu tanrısal iradeyle açıklar ve tanrısal iradenin ürünü sayar. Bu deyimin kapsamına giren bütün anlayışlar düşünsel spekülâsyonlardır ve hiç bir gerçeklikleri yoktur. bkz. İrade, İradecilik, Düşüncecilik, Metafizik.
Philosophical Dictionary

Kamulculuk.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Mezhebi iştirak, Fr. Communisme, Al. Kommunismus, İng. Communism, İt. Communismo). Kamulculuk (komünizm), tarih boyunca çeşitli anlamlarda kullanılmıştır ve ilkçağlara kadar uzanan bir deyimdir. Latince herkesin olan anlamındaki communis sözcüğünden türetilen komünizm deyimi, önce ilk insan topluluklarını nitelemek için kullanılmıştır. İlkel toplumda her şey herkesindi, her toplum üyesi kendi yeteneğince çalışır ve elde ettiği ürünü toplumun bütün üyeleriyle paylaşırdı. Kamulculuk, bu anlamda, insan gerekimlerinin ihtiyaçlara göre eşitçe dağıtıldığı toplumsal bir sistemi adlandırmaktadır. Toplumsal gelişme sonunda işbölümünden doğan özel mülkiyetin meydana gelmesiyle dağılan bu sistem, uzun bir süre, İsrail Esseenleri, ilk Hıristiyanlık, İran mistikleri, İslâm karamatîleri ve Anadolu Ahîleri gibi özel topluluklarca sürdürülmeye çalışıldı ve genel olarak da aile kurumunda temellenerek günümüze kadar sürüp geldi. Nitekim aile kurumunda da ailenin bütün üyeleri kendi yeteneklerince çalışırlar ve elde ettiklerini kendi gerekimlerine göre paylaşırlar, hiç çalışmayan bir büyükbabayla henüz okula giden bir küçük çocuk da kendi gerekimini ailenin çalışan üyeleriyle eşitçe giderir. Hıristiyanlığın özel mülkiyet düzenine dönüştürülmesinden sonra beliren Hıristiyan manastırları da aynı düzeni günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Antak çağ Yunan düşünürü Hesiodos'tan beri (İ.Ö. VII. yüzyıl), Platon, Thomas More, Campenalla, Bacon, Andrea, Harrington, Winstanley, Barclay, Heywood, Foingny, Vairasse, Morelly, Cabet, Mably ve başkaları gibi sayısız düşünürler çeşitli biçimlerde bu ilkel düzenin özlemini dilegetirmişlerdir. Kamulculuk (komünizm) deyimi, XIX. yüzyılda, toplumculuğun gelişmesiyle doğal olarak gerçekleşecek olan toplumculuğun üst aşaması olarak tanımlanmış ve bu Marksçı anlam ilkel toplumların ortaklaşacılıklarını dilegetiren ilkel kamulculuk'tan, bu ilkel kamulculuk örneğinden esinlenerek çeşitli toplum düzenleri düşleyen ütopyacı kamulculuk'tan, bilimdışı savlarla toplumu düzenlemeye çalışan kaba kamulculuk'tan kesin olarak ayrılmıştır. Toplumculuk ve kamulculuk deyimleri yanlış olarak, XIX. yüzyılın burjuva düşüncesinde anlamdaş, XX. yüzyılın burjuva düşüncesinde de birincisi reformcu ve parlamentocu ve ikincisi ihtilâlci sayılmıştır. bkz. Kaba Kamulculuk, Toplumculuk.
Philosophical Dictionary

Kamumantıkçılık.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Mantıkıyye-i küllîyye, Fr. Panlogisme, Al. Panlogismus, İng. Panlogism, İt. Panlogismo). Evrensel gerçeği bir akıl birliği içinde gören öğretiler bu anlamda kamumantıkçıdırlar. Bu öğretilere göre evrendeki her şey, bir akıl ya da eşdeyişle, bir mantık birliği içindedir; gerçekler aklın ürünüdürler ve akılla kavranabilirler, vücut ve akıl bir ve aynı şeydir. Bu anlayış, Hegel'in "ussal olan gerçektir ve gerçek olan ussaldır" (Hegel, Hukuk Felsefesine Giriş) sözünde dilegetirilir. Bu demektir ki, doğal ve toplumsal gelişmenin yasaları, mantık yasalarıdır ve nesnel gerçeklikle düşünce özdeştir. Bu yanlış varsayım, özellikle Hegel felsefesinde, eytişimi düşünceciliğe indirgemekten doğmuştur. bkz. Mantık, Düşüncecilik, Hegelcilik.