mana
EMÂNÂT-I MUKADDESE
(Islamic Glossary) :
İslâm dîni ve târihi bakımından büyük önem taşıyan, Peygamber efendimize ve diğer dinbüyüklerine âit bâzı mübârek şahsî eşyâ ve hâtıralar. Mukaddes emânetler. Bunlar: Hırka-iSaâdet, Seyf-i Nebevî, Nâme-i Saâdet, Mühr-i Seâdet, Dendân-ı Seâdet, Lıhy e-i Seâdet,Nakş-ı Kadem-i şerîf, Sancak-ı şerîf, Teyemmüm taşı.Emânât-ı mukaddesenin Osmanlı Devletine intikâli, geçişi Yavuz Sultan Selîm Hanın 1517târihinde Mısır'ı fethedip halîfe ünvânını aldığı sırada oldu. Mısır'dan getirilen ve Sûriye,Filistin, İran'dan toplanan diğer emânetler ve teberrükât eşyâsı da T opkapı Sarayında önce içhazîneye kondu. Sonra Hasodaya alındı. Hırka-i Saâdet dâiresi kurulunca, bunların saklanmasıve bakımları özel usûle bağlandı. (Osmanlı Târihi Ansiklopedisi)Yavuz Sultan Selîm Han, Emânât-ı mukaddesenin muhâfazasını kırklar diye bilinenHasodalılara vermişti. Kırk kişiden meydana gelen Hasodalılar, Hırka-i Seâdet dâiresinde nöbettutar, burada devamlı Kur'ân-ı kerîm okurlardı. (Osmanlı Târihi Ansiklopedisi)
MA'NÂ (Mânâ)
(Islamic Glossary) :
Lafızdan (sözden) anlaşılan, kastedilen şey.Mânâ asl olup, kelime ve lafız (söz) kalıbları içerisinde ifâde olunurlar. Kelimeler velafızlar, bu mânâların ortaya çıkmasında vâsıtadırlar. Mânânın çok çeşitleri vardır. Meselâ,lugat (sözlük) mânâ bir dilde konuşulan, herkes tarafından bilinen, a nlaşılan meşhûr, yaygınolan mânâdır. Istılâhî (terim) mânâ, bir lafzın sözlük mânâsından çıkarılarak belli bir ilimdalında kullanıldığı husûsî mânâdır. Meselâ, Arabçada "salât" kelimesinin lugat (sözlük) mânâsıduâ olduğu hâlde, fıkıh ilmindeki mânâsı namaz demektir. Kelimeler, değişik ilimlerde başkabaşka mânâ ifâde ederler. Bunun içindir ki, yalnız konuşma Arabçasını bilen, fıkıh, tefsîr vehadîs kitablarını okuyup anlayamaz. Ayrıca, o ilmin ıstılahlarını da bilmesi ve pekçok ilmisenelerce okuyup öğrenmesi lâzımdır. (M. Sıddîk bin Saîd)Müslümanlar, Kur'ân-ı kerîmi, Allahü teâlânın indirdiği gibi okumalıdır. Mânâsını bilmedenokumak da sevâbdır. Mânâsını anlıyarak okumak elbette daha çok sevâb ve daha iyidir.(İmâm-ı Gazâlî)Kur'ân-ı kerîmin hakîkî mânâsını anlamak, öğrenmek isteyen bir kimse din âlimlerindenkelâm, fıkıh ve ahlâk kitablarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-işerîflerden alınmış ve yazılmıştır. Kur'ân tercümesi diye yazılan kit ablar, doğru mânâ veremez.Okuyanları, bunları yazanların fikirlerine, düşüncelerine ve maksadlarına esir eder ve dindenayrılmalarına sebeb olur. (S. Abdülhakîm Arvâsî)
MANASTIR
(Islamic Glossary) :
Hıristiyanlıkta ibâdet edilen ve din adamlarından bir râhib veya râhibenin idâre edip,barındığı binâ.Eskiden manastırlar, kendi mülkleri olan bir arâzî üzerinde kurulur ve bu arâziyi işleterekelde ettikleri mahsûllerle kapalı bir ekonomi içinde yaşarlardı. Manastırda başrâhibden başkaçeşitli görevliler bulunurdu. Manastırlar bâzan cezâlı din adaml arı için nezârethâne, hapishâneolarak kullanılırdı. Orta çağda manastırların zenginliği ve kudreti artarak önemli derebeylikmerkezleri hâline geldi. Başlangıçta bölge piskoposunun rûhânî yetkisine bağlı olanmanastırlar, daha sonra papalığa bağlandılar. (Yeni Rehber Ansiklopedisi)Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; müslümanların, hıristiyanlara veyahûdîlere yapmakla mükellef oldukları muâmele şeklini bildirdiği mektûbunda buyurdu ki:"Onların dînî reislerini, (başkanlarını) makamlarından indirmeyin. Onları ibâdet ettikleriyerden çıkartmayın. Bunlardan seyâhat edenlere mâni olmayın. Bunların manastırlarınınhiçbir tarafını yıkmayın. Bunların kiliselerinden mal alınıp müslüman mescidleri içinkullanılmasın..." (Hadîs-i şerîf-Mecmua-i Münşeât-üs-Salâtin)
Mânây-ı İltizâmî
(Islamic Glossary) :
Bir lafzın (sözün) asıl konulduğu mânânın lâzımı olan (ondan ayrılmayan) mânâ.İnsan sözünün mânâsı ve mâhiyeti, hayvân-ı nâtık (konuşan, düşünen canlı)dır. Düşünencanlının lâzımı olan, pekçok mânâlar vardır. Meselâ, ilim öğrenme ve yazı yazma kâbiliyetiinsanın mâhiyetini meydana getiren bir mânâ değildir, fakat bu mâhiyetin lâzımı, ondanayrılmayan bir mânâdır. Bu mâhiyeti taşıyan kimsede, ilim öğrenme ve yazı yazmaya kâbiliyetiolma husûsiyetinin bulunması da lâzım gelir. Dolayısıyle, ilim öğrenme ve yazı yazma insanlafzının mânây-ı iltizâmîsi olmaktadır.
Mânây-ı Murâdî
(Islamic Glossary) :
Bir sözde anlatılmak, ifâde edilmek istenilen, kastedilen mânâ.Müctehîd olmak (Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîften hüküm çıkarabilmek) için, Arabîyüksek ilimleri tamâmen öğrenip Kur'ân-ı kerîmi ezbere bilmek, her âyet-i kerîmenin mânây-ımurâdîsini, âyet-i kerîmelerin geldikleri zamanları ve gelme sebeblerini ve ne hakkındageldiklerini, fıkıh ilminin usûl ve kâidelerini, yüz binlerce hadîs-i şerîfi ezberden bilmek gibidaha pekçok şartlara sâhib olduktan başka, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin açık ve kapalımânâlarını kavramak, bu mânâlar kalbinde yer etmiş olmak, kuvvetli îmâna, sâf, temiz bir kalbesâhib olmak lâzımdır. (Abdülhakîm Arvâsî)Bir âyetin mânâsını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette, ne irâde ettiğini anlamakdemektir. Bir âyetin herhangi bir tercümesini okuyan kimse mânây-ı murâdîyi öğrenemez.Tercüme edenin, bilgi derecesine göre yaptığı meâlini öğrenir. Bu sebebden Kur'ân-ı kerîminmânâsını anlamak için tercümesini okumamalıdır. (Abdülhakîm-i Arvâsî ve Hasan HüsnüErdem)