rasat


Results for "rasat"

Ottoman - Turkish Dictionary

İHTİRASAT

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(İhtiras. C.) Şiddetli arzu ve istekler. İhtiraslar.
Azerbaijani - Turkish Dictionary

rasat

(Azerbaijani - Turkish Dictionary) :
rasat,gözlemek,pusuda olmak
Meteorological Glossary

GÖZLEM/RASAT

(Meteorological Glossary) :
(OBSERVATION) [i]Meteorolojide, yeryüzü veya yukarı seviyelerde, atmosferin durumunu tanımlayan rüzgar, basınç ve sıcaklık gibi meteorolojik elemanların bir veya birden çoğuna değer biçilmesidir. Örneğin bir sinoptik rasat, gözlemi yapan kişinin, gözlem saatinde gözlediği gökyüzü kapalılığını, bulut cinsi ve taban yüksekliğini, görüşü, rüzgar yön ve hızını, sıcaklığı, işba sıcaklığını, basıncı, basınçta son üç saat içinde gerçekleşen değişimleri, meteorolojik olayları, en düşük ve en yüksek hava sıcaklıklarını ve eğer gerekirse yer veya denizin halini içerir.
Meteorological Glossary

GÖZLEMCİ/RASATÇI

(Meteorological Glossary) :
(OBSERVER) [i]Havadan ve yerden bilgileri alıp bunları belli bir standart içinde hazırlayıp sunan kişidir. Rasatçılar kendi konusunda belli bir eğitim almak zorundadır. Rasatçılardan bir kısmı sadece istasyonlardan istenilen meteorolojik veya klimatolojik bilgileri almak için, bir kısmı tarımsal alanda gerekli olan sıcaklık rüzgar ve nem gibi değerlerin ölçümlenmesinde, bir kısmı deniz bilgileri üzerine, bir kısmı da sadece klimatolojik verilerin derlenmesi üzerinde uzmanlaşmıştır.
Islamic Glossary

ARASÂT MEYDANI

(Islamic Glossary) :
Öldükten sonra insanların ve diğer canlıların diriltilip toplanacakları meydan. Burayamevkıf ve mahşer de denir. (Bkz. Mahşer)Kıyâmet günü eshâbımdan herbiri, kabirlerinden kalkarken, vefât ettiği memleketinbütün mü'minlerinin önlerine düşerek ve onları nûr ve ışık saçarak Arasât meydanınagötürür. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî)Kıyâmette herkes Arasât meydanında elli mevkıfte (yerde) durdurulur. Her mevkıfte binsene kalırlar. (Kadızâde Ahmed Efendi)Arasât meydanında meşakkat (zorluk) ve sıkıntıda olanlar, kâfirler ile fâsıklardır(günahkârlardır). Onların hâlleri çok korkunç olup, güneş başlarına bir mil kadar yakın gelir.Herkes günâhı kadar terler. Kimi dizine, kimi boğazına, kimi tepesine ka dar ter içinegömülürler. (İmâm-ı Birgivî)Üzüntü ve pişmânlık ve kendine yanmaktan,Bir hasrettir yükselir, Arasât meydanından,Anne, gözünün nûru evlâdını tanımaz,Kardeş, ciğer pâresi kardeşini aramaz.(Mevlânâ Muhammed Rebhâmî)