ruh


Results for "ruh"

Turkish - Turkish dictionary

RUH

(Turkish - Turkish dictionary) :
is. 1. Can, manevi benlik. 2. Duygu. 3. Öz.
Ottoman - Turkish Dictionary

RUH

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
f. Yanak, yüz, çehre. * Arabçada: Efsânevi bir kuş. (Bak: Ruhsâr)RUH : Can, nefes, canlılık. * Öz, hülâsa, en mühim nokta. * His. * Kur'an. * İsa (A.S.). * Cebrail (A.S.). * Korkmak. (Bak: Vicdan)(Ruh, bir kanun-u zivücud-u haricîdir. Bir namus-u zişuurdur. Sabit ve dâim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir. Bir seyyale-i lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir. Mevcud ruh, mâkul kanunun kardeşidir. İkisi hem dâimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir. Şâyet, nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, şuuru başından indirse yine lâyemut bir kanun olurdu. H.)(Ruha bir derece müşabih ve ikisi de âlem-i emirden ve iradeden geldiklerinden masdar itibariyle ruha bir derece muvafık, fakat yalnız vücud-u hissî olmayan nevilerde hükümran olan kavânine dikkat edilse ve o namuslara bakılsa görünür ki: Eğer o kanun-u emrî, vücud-u haricî giyse idi, o nevilerin birer ruhu olurdu. Halbuki o kanun dâima bakidir. Dâima müstemir, sabittir. Hiçbir tegayyürat ve inkılâbat, o kanunların vahdetine te'sir etmez, bozmaz. Meselâ: Bir incir ağacı ölse, dağılsa; onun ruhu hükmünde olan kanun-u teşekkülâtı, zerre gibi bir çekirdeğinde ölmeyerek baki kalır. İşte madem en âdi ve zaif emrî kanunlar dahi böyle beka ile devam ile alâkadardır. Elbette ruh-u insanî, değil yalnız beka ile, belki ebed-ül âbâd ile alâkadar olmak lâzım gelir. Çünki: Ruh dahi Kur'an'ın nassı ile: $ ferman-ı celili ile âlem-i emirden gelmiş bir kanun-u zişuur ve bir namus-u zihayattır ki: Kudret-i Ezeliyye, ona vücud-u haricî giydirmiş. Demek, nasılki sıfat-ı iradeden ve âlem-i emirden gelen şuursuz kavânin, dâima veya ağleben baki kalıyor. Aynen onların bir nevi kardeşi ve onlar gibi sıfat-ı iradenin tecellisi ve âlem-i emirden gelen ruh, bekaya mazhar olmak daha ziyade kat'idir, lâyıktır. Çünki: Zivücuddur, hakikat-ı hariciye sahibidir. Hem onlardan daha kavidir, daha ulvidir. Çünki: Zişuurdur. Hem onlardan daha daimîdir, daha kıymetdardır. Çünki: Zihayattır. S.)
Dream Dictionary of Phrase

RUH

(Dream Dictionary of Phrase) :
Ruhla ilgili rüyayı Efendimiz Aleyhisselam ahiret kısmeti ile tevil buyurmuşlardır; Ruh baht açıklığına, devlete ve saadete, anne babaya, mal ve şerefe; Ruhun cesetten çıktığını görmek emanetleri sahiplerine vermeye, hastanın veya hapisteki kimsenin kurttulmasına ya da görüşmediği kimselerle bundan sonra görüşmeye delalet eder.
Islamic Glossary

RÛH

(Islamic Glossary) :
1. Can; bedene hayâtiyet (canlılık) veren kuvvet.Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:Yâ Muhammed! Sana rûhtan soruyorlar. De ki: Rûh, Rabbimin emrindendir (O'nunyarattığı varlıklardan biridir . Bu husûsta) size, az bir ilimden başkası verilmemiştir. (İsrâsûresi: 85)Şehîdlerin rûhları, arş-ı ilâhîdedir. İstedikleri zaman Cennet'in diledikleri yerlerinegidip, tekrar kendi makamlarına dönerler. (Hadîs-i şerîf-Dürret-ül-Fâhire)Dînimiz, rûhun ne olduğunu anlatmağı men (yasak) etmektedir. Bunun için İslâmâlimlerinden çoğu, rûhun ne olduğunu konuşmaktan kaçınmışlardır. Kur'ân-ı kerîmdenanlaşılıyor ki: Rûhun yalnız hakîkatini, ne olduğunu konuşmak yasaktır. Yoksa hassalarını ,özelliklerini anlatmak yasak değildir. (Ali bin Emrullah)Rûhun nasıl olduğunu dînimiz açıkça bildirmedi. Rûh madde değildir. Sıfat da değildir.İnsan öldükten sonra rûhu yok olmaz. İdrâk etmesi ve anlaması vardır. Şakî olanların yânikâfirlerin ve fâsıkların (açıktan büyük günâh işleyenlerin) rûhları azâbd adır. Saîdlerin, yânimü'minlerin, sâlihlerin (iyi kimselerin) rûhları, nîmetler ve lezzetler içindedir. (İmâm-ı Gazâlî)İnsan ölünce, cesed çürüyünce, rûh yok olmaz. Ölmek, rûhun bedenden ayrılması demektir.Rûh, bedenden ayrılınca, maddî olmayan âleme karışır. (Ali bin Emrullah)Peygamberler, öldükten sonra da peygamberdirler. Çünkü, peygamber olan ve îmân sâhibiolan rûhtur. İnsan ölünce, rûhunda bir değişiklik olmaz. İnsan, beden demek değildir. İnsan,rûh demektir. Beden, rûhun konak yeridir. (İmâm-ı Abdullah Nesefî)Peygamberlerin rûhları, göklerde ve diledikleri yerlerde ve kabirlerinde görünür.Kabirlerinde her ân bulunmadıkları gibi, büsbütün ayrı da kalmazlar. Kabirleri ile ilişkileri ve otoprağa ayrı bir bağlılıkları vardır. Bunun nasıl olduğu bilinemez. H er müslümanın rûhu ilekabri arasında, devâmlı bir bağlılık vardır. Kendilerini ziyâret edenleri anlarlar, selâmlarınacevâb verirler. (Ali bin İsmâil)Resûlullah efendimize, vefâtından sonra da, mübârek rûhuna bağlanmak, elbet daha faydalı,hattâ lâzım ve vâcibdir. Fakat O'nun mübârek rûhuna bağlanmak, yâni inanmak ve sevmek,böylece mübârek kalbinden fışkıran feyzlere, (bereketlere) kavuşmak için; O'nu tanımak, îtikâdı(inancı) doğru olmak, bid'atlerden (dinde olmayıp, sonradan ortaya çıkan şeylerden) sakınmakve İslâm dînine uymak lâzımdır. (S. Abdülhakîm-i Arvâsî)Rûhun lezzetlerinin en tatlısı, en yükseği; âhirette, Allahü teâlâyı görmek olacaktır. (Ali binEmrullah)İslâm âlimleri, kalb, rûh mütehassısları olup, herkesin istidâdına (kâbiliyetine) uygun rûhilâclarını, hadîs-i şerîflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Peygamber efendimiz, dünyâeczâhânesine yüz binlerce ilâc hazırlayan baş tabib olup, evli yâ ve âlimler de, bu hazır ilâçları,hastaların derdlerine göre dağıtan, emrindeki yardımcı tabîbler gibidir. (Abdülhakîm-i Arvâsî)Allah adamları, kalb hastalıklarının tabîbleridir. Bâtın (iç, gizli, mânevî) hastalıklarınıngiderilmesi, bu büyüklerin tedâvîsi ile olur. Bunların sözleri, rûh ilâçlarıdır. Bakışları şifâdır.Onlarla berâber bulunanlar kötü olmaz. (Ahmed Fârûkî)2. Bir şeyin özü, cevheri, hakîkati.3. Emr âleminin beş latîfesinden biri.Bizim seçtiğimiz yolda (müceddidiyye yolunda) ilerlemeye kalbden başlanır. Kalb maddedeğildir. Maddesiz, ölçüsüz olan âlem-i emrdendir. Bu yolda kalbi geçtikten sonra, kalbinüstünde olan rûh mertebesinde, sonra sırasıyla sır, hafî ve ahfâ latîfeler inde ilerlenir ve herbirinemahsus mânevî ilimlere kavuşulur. (Ahmed Fârûkî)
Turkish - English dictionary

ruh

(Turkish - English dictionary) :
1. soul, spirit (of a living person or thing). 2. psych. psyche. 3. liveliness, spirit, animation, life. 4. heart (of a matter), essence (of a matter). 5. (a person´s) character or nature. 6. spirit of a dead person. 7. essence, spirit (of a volatile substance); extract, concentrated solution. Rum! colloq. My dear!/My dear fellow! bulmak (for something) to acquire a meaning, become meaningful, make sense. doktoru psychiatrist. doktorluğu psychiatry, being a psychiatrist. u (bile) duymamak /ı/ to be completely unaware of, not to notice in any way whatsoever. çağırma calling someone´s spirit (during a séance); necromancy. gibi wraith-like (person). göçü/sıçraması metempsychosis, transmigration. haleti state of mind, mood. hastası mentally ill person; mental patient. hekimi psychiatrist. hekimliği psychiatry, being a psychiatrist. una işlemek /ın/ (for something) to become rooted in (someone´s) character, become a part of (someone´s) makeup. unu okşamak /ın/ (for something) to please (someone) greatly. unu okumak /ın/ to understand (someone) completely; to be able to read (someone´s) innermost thoughts; to be able to read (someone) like a book. sağlığı mental health. sayrılığı mental illness. unu şad etmek /ın/ to please the soul of (someone who is dead). unu teslim etmek to die, give up the ghost.