skolastik


Results for "skolastik"

Ottoman - Turkish Dictionary

İSKOLASTİK

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(Bak: Skolastik)
Ottoman - Turkish Dictionary

SKOLASTİK

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Lât. Kurun-u vustâda (Orta çağlarda) Hristiyan âleminde, papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre yapılan tedrisat usulü.
Philosophical Dictionary

İskolastik.

(Philosophical Dictionary) :
bkz. Skolastik.
Philosophical Dictionary

Neo-Skolastik.

(Philosophical Dictionary) :
bkz. Yeni Tomacılık.
Philosophical Dictionary

Skolastik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Medrese felsefesi, Fr. Scolastique, Al. Scholastik, İng. Scholastic, İt. Scolastico). Ortaçağ Hıristiyan felsefesi... Hıristiyan felsefesi, belli karakterlerle birbirlerinden ayrılan iki evre gösterir: Patristik ve skolastik. Kilise babalarının felsefesi olan patristik felsefe, ortaçağ skolastiğinin ilk hazırlıklarıdır. Skolastik, bütün ortaçağı kaplar. Skolastiğin ayırt edici niteliği dogmatik oluşudur. belli bir konuyu incelemek demek, o konuda Aristoteles'in ne yazdığını okumak demektir. Daha derin bir inceleme, Aquino'lu Thomas'nın, Aristoteles'in bu yazısı üstüne ne yazdığını okumak demektir. Bilimsel bir icelemeyse Aristoteles'in ve Aquino'lu Thomas'nın bu yazılarını tekrarlayan üçüncü bir kitabı okumak demektir. Hiç bir kişisel görüş, tartışma, kuşku ve kurcalamaya izin yoktur. En küçük kişisel bir çıkışa cesaret eden, ölüm ya da bir çeşit diri diri ölüm demek olan afaroz cezasıyle cezalandırılır. Bu sıkı disipline rağmen skolasltik, önemli düşünürler yetiştirmiştir. Bunların başında skolastiğin kurucusu Scottus Eriugena (833-880) gelir. Eriugena'ya göre Tanrı sonsuzdan gelip sonsuza giden bir sır'dır. Çocuk babadan doğduğuna göre insan da bir sırdır. İnsan küçük çapta bir evrendir ve bütün evrensilliği kendinde özetler. Varlığımızdanr kuşkulanmamalıyız, çünkü düşünüyoruz ve düşündüğümüz için varız. Erdemsizlik töz (cevher) olarak yoktur. Bir varlıktan bütün iyi şeyleri kaldırın, onu yok etmiş olursunuz, öyleyse erdemsizlik, yaşamanın yokluğu demektir. Yaratma, başı gibi sonu da olmayan bir oluştur. O, olmuş değildir, olmaktadır. Hepimiz, varlığımızın kökleriyle, baş ve son olarak, sonsuzluğun içindeyiz. Eriugena'nın bu düşünceleri onu kilisenin gözünden düşürerek perişan etmiştir. Skolastiğin ikinci büyük düşünürü Anselmus'tur (1033-1109). Anselmus'a göre -ki ona ikinci Augustinus derler- inan, her şeyden önce gelir. İnanmak için düşünmüyoruz, düşünmek için inanıyoruz. İnan, en gerçek bilgidir. Skolasltiğin üçüncü büyük düşünürü Petrus Abaelardus (1079-1142)a göre kötülüklere sürüklenmek günah değildir, tersine, erdem gereğidir. Çünkü her erdem bir savaştır ve her savaş da bir düşman ister. Günah, eylemde değil, niyettedir. İstek doğaldır ve insanlar bunu önleyemezler. Ancak o isteğe kendini bırakmak niyeti kötülüktür. Abaelardus isteği, niyeti, eylemi birbirinden ayırmakla insan yaşayışını sürekli bir kötülük sayan kiliseye karşı gelmiş ve bunun cezasını afarozla çekmiştir. Skolastiğin büyük düşünürü Aquino'lu Thomas'da (1224-1274) patristik dönemden kalma Platon'un yerini Aristoteles almaktadır. Artık skolastikte uzun bir paganlar saltanatı evresi başlayacaktır. Kilise, önce, Platon'a da yaptığı gibi, Aristotelesl'e direnmişse de eskimiş dogmalarını güçlendirmek bakımından çıkarını pek çabuk sezerek Aristotelesl'e de kucağını açmıştır. İlk yıllarda Aristoteles'i okuyanlar diri diri yakılırlarken artık Aristoteles'i okumayanlar diri diri yakılacaklardır. Aquino'lu THomas bütün mutluluğunu Aristoteles'i incelemekte ve onu yeni baştan anlatmakta bulmuştur. Thomas'ya göre evren, mümkün olan alemlerin en iyisidir. Ruh insanı zorunlu olarak iyiye, bedense zorunlu olarak kötüye götürür. Doa bir özdekler ve biçimler merdivenidir, öyle ki her basamak bir aşağıdaki basamağın biçimi ve bir yukarıki basamağın özdeğidir. Aşağının yukarıya oranı, güç'ün (La. Potentia) eylem'e (La. Actus) oranı gibidir. Thomas, bu düşüncesiyle, devletin kiliseye ve imparatorun papaya oranını da belirtmiş olmaktadır. Thomas'dan önce, Platon'un Hıristiyanlığa tek başına egemen olduğu çağda, Platon'la birlikte nesneler gerçek sayılmıyor, ancak tümeller (genel kavramlar) gerçek sayılıyordu. Artık, Thomas'da, gerçek olmakta devam eden tümeller, Aristotelesl'in görüşüne uygun olarak, nesnelerin içindedirler. Böylesine bir gerçekçilik (realizm) anlayışına karşı tümelleri gerçek saymayıp birer işaretten, birer addan ibaret sayan adcılık (nominalizm) akımı Duns Scotus'la (1270-1308) güçlenecektir. Duns Scotus'a göre en yücü güç us'tur, kutsal kitaba da usa uygun olduğu için inanılmaktadır... Tanrısal düzen içinde insanı pek küçümseyen ve tümüyle baskı altına alan skolastik ödnem, diyalektik gereği karşıtına dönüşerek, çöküşünü de kendisi hazırlamıştır. Aşırı gerçekçiliğe bir tepki olarak ortaya çıkan adcılık, bu çöküşün ilk belirtisidir. Tümeller gerçek sayılmayınca tümellere dayanan Hıristiyanlık da temelinden sarsılmış oluyor. Bundan başka kendilerini pek güçsüz ve küçük gören insanlar, zorunlu olarak gizemciliğe (mistisizm) yönelmişler ve içlerine kapanmışlardır. Bu da onları kiliseden uzaklaştırmıştır. Rönesans'ın tohumları skolastik dönemde atılmıştır. Platon'la Aristoteles, en sonunda, ortaçağ Hıristiyanlarını Yunan düşüncesinin sağlam yapılarına sürüklemişlerdir. bkz. Hıristiyanlık, Hıristiyan Felsefesi, Patristik Felsefe, Tomacılık, Skotçuluk, Adçılık, Gerçekçilik, Adçı Gezimcilik.