terbiye


Results for "terbiye"

Ottoman - Turkish Dictionary

TERBİYET

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
"Terbiye" kelimesinin Arabi okunuşudur.
Ottoman - Turkish Dictionary

TERBİYEVÎ

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Terbiyeli. Terbiye ile alâkalı.
Dream Dictionary of Phrase

TERBİYE

(Dream Dictionary of Phrase) :
Bakınız; Edep.
Dream Dictionary of Phrase

TERBİYESİZ

(Dream Dictionary of Phrase) :
Bakınız; Edepsiz.
Islamic Glossary

TERBİYE

(Islamic Glossary) :
1. Kişiyi yavaş yavaş rûhen ve bedenen yetiştirmek, olgunlaştırmak.Oyunun faydası olmaz. Yalnız ok atmayı öğrenmek, atını terbiye etmek ve âilesi ileoynamak haktır. (Hadîs-i şerîf-Hadîka)Peygamber efendimiz; "Bütün çocuklar müslümanlığa uygun ve elverişli olarakdünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları hıristiyan, yahûdî ve mecûsî yapar"buyurarak, müslümanlığın yerleştirilmesinde en mühim işin çocukların ve gençlerin iyi terb iyeedilmesi olduğunu bildiriyor. O hâlde her müslümanın birinci vazîfesi, evlâdına dînini veKur'ân-ı kerîmi öğretmektir. Evlât büyük nîmettir. Nîmetin kıymeti bilinmezse, elden gider.Bunun için pedegoji yâni çocuk terbiyesi İslâm dîninde çok kıyme tli bir ilimdir. (SeyyidAbdülhakîm Arvâsî)Çocuğun terbiyesine çok dikkat etmelidir. Onun kötü arkadaşlarla düşüp kalkmasına mâniolmalıdır. Kötü arkadaş, çocuğun edeb ve terbiyesini bozar. (İmâm-ı Gazâlî)Zarar veren kediyi, kuduz köpeği ve yırtıcı hayvanları keskin bıçakla kesmek ve vurmak,zehirlemek câizdir. Döğmek câiz değildir. Döğmek terbiye için olur. Hayvanın aklı olmadığıiçin terbiye edilmez. (M. Hâdimî)Erkek, çocukları terbiyede hanımına yardım etmelidir. Çünkü bebek, anasına, gece gündüzağlayıp hiç rahat vermez. Onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O hâlde ona imdâd edene Allahüteâlâ yardım eder. (İbrâhim Hakkı Erzurûmî)Allahü teâlâ bir kulunu severse, âhirete yarar işler, iyi, güzel ameller yaptırır. Allahüteâlâdan hidâyet olmazsa, yüzlerce kitab okusa, nasîhat dinlese yola gelmez. Yâni terbiye kabûletmeyen kimseye nasîhat vermek, öküze tecvîd okutmaya benzer. (İmâm-ı Gazâlî)2. Edeblendirme, cezâlarını verme.Mısır'daki Fâtımî hükümdârları, Ehl-i sünnetten ayrıldı. Bozuk yollara saptı. BunlardanHâkim bi-Emrillah, Müslümanlıktan da çıkmıştı. Dırâr isminde bir dönme, Hâkim'i aldattı.İslâmiyet'i yıkmaya uğraştı. Dırâr'ın talebesinden Hamza bin Ahmed sapık inanışlar uydurmuş,Hâkim'i ve Mısır'daki Derezîleri, bu bozuk yola sokmuştu. Bu inanışları alan Derezîler, Sûriyeve Lübnan'dakileri de aşıladı. İri, inâdcı, yağmacı ve merhametsiz kimselerdir. Sultan ÜçüncüMurâd devrinde isyân ettiler ise de Bosnalı Dâmâd İbrâhim Paşa terbiyelerini verdi. (M. SıddîkGümüş)