İncil


Results for "İncil"

Philosophical Dictionary

Çoktincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Taaddüd-ü ruh, Fr. Polypsychisme). İnsanda birçok ruhlar bulunduğunu ya da insan vücudunda birçok akıllar bulunduğunu ileri süren öğreti... Örneğin Johann Friedrich Herbart'a (1776-1841) göre ruh düşüncesi, kendisinde bir birlik bulmak ve görmek isteyişimizden ötürü çelişik bir duruma düşmektedir. Oysa ruh-düşünce, karşılaştığı her obje ve o objenin her farklı niteliği karşısında başkalaşır. Örneğin duyulur bir objenin (demirin ya da oksijenin) ne kadar niteliği varsa o kadar birbirinden başka ve ayrı realitesi vardır. Demir, tek gerçek varlık değil, niteliklerine göre birçok gerçek varlıktır. Ruh-düşünce de, karşılaştığı objelerin niteliklerine göre, sonsuzca değişir. Bundan başka duygu da bir ruh-düşüncedir. İrade de bir ruh-düşüncedir. Ruhsal hayat, bir mekanizmadır. Ruhsal hayatın yasaları mekanik yasalardır. Ruhbilim (psikoloji), aritmetiğin insan yapısına uygulanmasından başka bir şey değildir.
Philosophical Dictionary

Darvincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Darveniyye, Fr. Darwinisme, Al. Darwinismus, İng. Darwinism, İt. Darwinismo). Doğanın evrimini açıklayan kuram... İngiliz bilgini Charles Darwin (1809-1882), türlerin doğal ayıklama ve soyaçekimle belirlenerek değişmek yoluyle oluştuklarını ileri sürer. Bu öğreti, türlerin tek tek yaratıldıklarını ve yaratıldıkları günden beri de yaratıldıkları biçimde kaldıklarını ileri süren dinci sistemleri çökerten bir öğretiydi. Bu yüzden, dinciliğin egemen bulunduğu bütün ülkelerde büyük gürültüler kopardı ve Osmanlı İmparatorluğunda da yayılması yasaklandı. Darvincilik, kimilerince evrimcilik (evolüsyonizm), ve dönüşümcülükle (transformanizm) aynı anlamda kullanılırsa da aralarında ince ayrılıklar vardır. Herbert Spencer (1820-1903), Ludwig Buchner (1824-1899) ve Ernst Haekel'in (1834-1919) savundukları evrimcilik düşüncesinde, Darwin'in ilgilenmediği geçmiş-gelecek bağlantısı vardır, süreklilik ve gelişmeyi kapsar, sonraki şey önceki şeyin içinde tomurcuk halindedir. Buna karşı, Darwin'in daha yakın bulunduğu Diderot (1713-1784), Robinet (1723-1789) ve Charles de Bonnet'nin (1720-1793) savundukları ve evrim düşüncesinden çok daha eski dönüşümcülük düşüncesinde, sonraki şey önceki şeyle özce aynıdır, sadece bir şey değişerek başka şey olmuştur, bu değişme bir ilerleme değil sadece bir başkalaşmadır. Darwin'se bu başkalaşmayı, spekülatif bir düşünür olarak değil, deneyci ve gözlemci bir bilim adamı olarak doğal ayıklama ve soyaçekim gibi iki ana etmenle açıklar... Sonuç olarak Darwinizm, transformizm ve evolüsyonizm, dinci kreasyonizme karşı birleşerek birbirlerine karışırlar... Darwin'in öğretisi şöyle özetlenebilir: Dünyanın üstünde yaşanabilecek yerler pek azdır, bu dar alanda yaşamak zorunda bulunan varlıklarsa hızla çoğalmaktadırlar, darlığa karşı bu çoğalma yaşama kavgasını doğurur. Kıtlıklar, savaşlar ve hastalıklardan kurtulabilenler en güçlülerdir, güçsüzler yaşama kavgasında eriyip gitmektedirler, varlıklar bir doğal ayıklanmayla (Fr. selection naturelle) ayıklanmaktadırlar. Canlılar dünyasında değişmeler vardır, örneğin Pasifik denizinde eskiden birleşik bulunduğu halde sonradan birbirlerinden ayrılan Galapanos takımadalarında yaşayan büyük kaplumbağalar aynı kökten geldikleri halde ayrı birer cins sayılacak kadar değişmişlerdir. Her değişmenin, değişen için yararlı oludğu görülmektedir. Babadaki değişme çocuğa da geçer. Bitki ve hayvan yetiştirenler kuraldışı özellikler gösterenleri birbirlerine aşılaya aşılaya yeni türler elde etmektedirler, insanların bile yapabildiği bu aşılamayı doğa daha kolaylıkla yapmaktadır. Sonuç olarak, türler, yaratılmamışlar ve birbirlerinden değişerek çıkmışlardır. Böylelikle Darwin, doğanın evrimini ve insanın da bu evrim sürecinde hayvan soyundan türediğini bilimsel olarak göstermekle eytişimsel özdekçiliğin sağlam temellerinden biri atmış olmaktadır. bkz. Dönüşümcülük, Evrimcilik, Eytişimsel Özdekçilik, Yaratımcılık, Yaratıcı Evrim, Çevrimsel Devim Kuramı.
Philosophical Dictionary

Değşincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tagayyüriyye, Fr. Mutationisme, Al. Mutaionismus, İng. Mutationism). Değişincilik, özellikle, doğada sıçrama olamayacağını ileri süren Leibniz'le türlerin ağır ve sürekli bir dönüşmeyle değiştiklerini ileri süren Lamarck'a karşı Hollandalı bilgin De Vries tarafından ortaya atılmıştır. Bilgin, bitkiler üzerinde yaptığı deneylerde değişmelerin yavaş yavaş değil, birdenbire olduğunu, oluşma ortam ve koşullarını bulan bitkinin anî olarak değişiverdiğini görmüştür. Nitekim çağdaş fizik ve diyalektik maddecilik, nicesel değişmelerin çok zaman birdenbire ve uygunsuz koşullar içinde de ağır ağır nitesel değişmelere dönüştüğünü tanıtlamış bulunmaktadır. Örneğin, bir kimyasal molekülün elemanlarından herhangi birinin niceliğini değiştirmek yoluyle bambaşka kimyasal bir molekül elde edilmektedir. Bundan da şu önemli gerçek elde edilir: Nicelik olmadan nitelik ve nitelik olmadan nicelik belirlenemez. Bunlar, ancak,karşılıklı ilişkileri içinde bağımlı ve anlamlıdırlar. bkz. Sıçrama, Nicelikten Niteliğe Geçciş, Eytişimsel Özdekçilik,
Philosophical Dictionary

Erkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Serbesttiyye, Fr. Liberalisme). Devletin ticaret yapmamasını ve ekonomik olana karışmamasını yeğleyen öğreti... Kronolojiksırada ilk kez erkinciliği bir İslâm düşünürü, İbni Haldun (1334-1406) savunmuştur. İbni Hakdun'a göre devletin ekonomi alanına el atması ticaret düşünce girişkenliğnii baltalar ve toplum ekonomisini sarsar. Tek üretici gücün toprak ve tek üretici sınıfın çiftçi sınıfı olduğunu ileri süren fizyokratlar da liberaldirler: Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler(laissez faire,laissez passer).. Erkinciliğin en ünlü kuramcılarından Adam Smith (1723-1790) şöyle demektedir: Kişiler, anamallarını kendilerin en çok verim sağlayacak biçimde kullanırlar. Kamu yararını geliştirmek niyetinde olmadıkları gibi kamu yararının nasıl geliştiğini de bilmezler. Ama kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışırken gizli bir el niyetleriyle ilgili olmayan amaçlara hizmet etmelerini sağlar. Kendi çıkarlarını kovalarken toplumun çıkarını da korumuş olurlar... Smith'in sözünü ettiği bu gizlielin kimin eli olduğu ortaya çıkmadan yüzyıllarca önce bile erkincilik tam anlamıyle gerçekleştirilememiş ve devletin çeşitli biçimlerde müdahale ve yardımı her zaman istenmiştir. Örneğin Amerikalı Profesör Paul A. Samuelson şöyle demektedir: New York'a sürekli bir mal akımı olmasa kent bir hafta içinde aç kalır. Bu kentte yaşayan on milyon kişinin, sistemin günün birinde bozulacağını düşünerek uykuları kaçmaz mı? New York'luların rahat uyku uyumaları için devlet bu mal akımını garantilemelidir... Erkinci ekonominin en yeni kuramcılarından John Maynard Keynes (1883-1946) şöyle demektedir: Ulusal geliri belirleyen tüketim ve yatırım harcamaları arasındaki optimal dengeyi ancak devlet bu çizgide tutabilir. Devlet, özel sektörün kârsız bulduğu alanlarda yatırım yapmalıdır ki tüm kullanma (istihdam) gerçekleşebilsin. Az gelirli sınıfları koruyarak tüketimi artırmak ve böylelile yatırımlara imkan hazırlamak da devletin görevi olmalıdır. Düşük kullanma halinde de işsizleri beslemek devlete düşer.
Philosophical Dictionary

Etkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Fiiliyye, Fr. Activisme, Al. Aktivismus, İng. Activism, İt. Attivismo). Yaşanılan etkinlik temeline dayanan öğretilerin genel adı.1. Eucken: Alman düşünürü Rudolpho Christoph Eucken, 1904 yılında yayımladığı Geistiğe Strömungen der Gegenwart adlı yapıtında gerçeğin ancak pratik hayattan çıkarılabileceğini ileri sürmekle uygulayıcılık anlayışıyle birleşmiş, ancak uygulayıcılığın bu alanda vardığı sonuçlara karşı çıkmıştır. uygulayıcılıktan farklı olarak, Eucken'e göre gerçek, yararından ötürü değerlendirilemez Gerçek, bir us ürünü değil, pratik bir yaşam ve iş ürünüdür ama biz onu partik hayattan sezgimizle elde ederiz. Bu sezgiyse tinsel bir âlemin öğütleridir, edindiğimiz gerçeksel deneylerle bağımlı değildir. Eucken'in, yaşanılan gerçeklikten sezgiyle elde edilen bu tinsel ve öğütsel etkinlik öğretisine, uygulayıcılıktan ayırmak için, etkincilik adı verilmiştir. bkz. Uygulayıcılık.2. Raub: Fransız törebilimcisi Frederic Rauh, 1911 yılında öğrencilirenen toplayıp bastırdıkları Etudes de Morale adlı yapıtında, geçmişin bugünün etkilediği oranda incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Rauh'a göre ahlâk davranışı geçmişten çıkarılamaz, günün ve yaşanılanın gereklerine göre biçimlendirilir. Gerçek, bilgide değil, sezgidedir. Bu sezgiyi, var oluşun devamı süresince bilinçsiz olarak biriktirilmiş bir gözlemler tortusu yaratır. Ahlâklı insan, geçmişin kurallaşmış töresel bilgilerini kullanan insan değil, sezgilirini yaşamakta olduğu duruma en iyi biçimde uydurabilen insandır. Ahlâk etkinliği "en kendimizin olan bir kişiliğin ürünü olarak meydana gelendir". Rauh, matıksal ahlâkçılıkla, açıkçası Kant törebilimciliğiyle savaşan bu öğretisine etkincilik ya da eşanlamda olarak edimselcilik adını vermiştir. (Rauh, Etudes de Morale, s. 204). bkz. Edimselcilik.3. Blondel: Fransız düşünürü Maurice Blondel, 1893 yılında yayımlanan L'Action adlı yapıtında, ahlâk bilgisine, ansal kurgularla değil, eylemlerle varılabileceğini ileri sürmüştür. Blondel'e göre ahlâksal eylemler insanda Tanrılığı yaratmak amacını taşırlar. İnsan, eksik doğmuş bir yaratıktır. Başarıları için Tanrının bağışı gereklidir. İsteğimiz çoktor ama gücümüz yetmez. İşte eylem, gücümüzle isteğimiz arasındaki bu dengesizlikten doğar. Eylemimizle gücümüzü isteğimize ulaştırmaya çalışırız, bu dengesizliği kapayabilmemiz Tanrının irade ve isteğine bağlıdır. tanrıyı da bize, inanımız değil, eylemimiz verir. Bu eylem, yaşamın derin bilincini kavrama eylemidir. bkz. Etki, Etkin ve Edilgin.