Toggle navigation
Contact
English
Turkish
English
German
French
Spanish
Italian
Azerbaijani
Contains
Contains
Whole word
Begins with
Ends with
Dictionary
Search
Dictionary
×
Turkish - French Dictionary
French - Turkish dictionary
Turkish - German Dictionary
German - Turkish Dictionary
Turkish - Spanish dictionary
Spanish - Turkish Dictionary
Turkish - Kurdish Dictionary
Kurdish - Turkish dictionary
Turkish - English dictionary
English - Turkish Dictionary
Turkish - Turkish dictionary
Italian - Turkish dictionary
Ottoman - Turkish Dictionary
Azerbaijani - Turkish Dictionary
Biology Glossary
Philosophical Dictionary
Chemical Dictionary,
Psychology, Dictionary
Sociological Dictionary
Dictionary of Economics
Medicine and Hematology Glossary
Environmental Glossary
Names Dictionary
Nautical Dictionary
Meteorological Glossary
Automotive Industry Glossary
Dream Dictionary of Phrase
Islamic Glossary
Computer, Internet Glossary
Tourism Glossary
Plants Glossary
Recipes Glossary
Welder Dictionary Eng - TR
Welder Dictionary TR - Eng
settle
Results for "settle"
after the dust has settled
(English - Turkish Dictionary) :
1. toz dağıldıktan sonra. 2. ortalık sakinleşip herkes kendine geldikten sonra, ortalık yatıştıktan sonra.
be unsettled about/as to
(English - Turkish Dictionary) :
... hakkında kararsız olmak, ... hakkında tereddüt içinde olmak.
Dust has settled on everything.
(English - Turkish Dictionary) :
Her şey tozlandı.
settle
(English - Turkish Dictionary) :
f. 1. (insanları) (bir yere) yerleştirmek; (insanları) (boş bir yere) iskân etmek; -e yerleşmek. 2. (bir şeyi) (bir yere) oturtmak; -e oturmak: He settled himself in his armchair. Koltuğuna oturdu. 3. (kuş) konmak. 4. (sinirleri) yatıştırmak; (mideyi) rahatlatmak; yatışmak; rahatlamak. 5. (binada) tasman meydana gelmek: This building has settled a little. Bu binada ufak çapta bir tasman meydana geldi. 6. (kahveyi) berraklaştırmak. 7. (sıvının içindeki katı maddeleri) çökeltmek. 8. (sıvının içindeki katı maddeler) çökelmek. 9. (kuru bir maddeyi) çökertip sıkıştırmak. 10. (kuru bir madde) çöküp daha sıkışık olmak. 11. karar vermek, kararlaştırmak. 12. (bir anlaşmazlığı/davayı) halletmek, çözmek: He settled with her for five hundred million liras. Beş yüz milyon lira için onunla olan anlaşmazlığı halletti.
settle a score with s.o.
(English - Turkish Dictionary) :
k. dili biriyle kozunu paylaşmak, biriyle hesaplaşmak; birinden (bir şeyin) acısını çıkarmak.
««
«
1
2
3
4
5
»
»»
Hidden div
Last Searched Words
settle
enlarge upon
suyunu çekmek
çekmek
pirane
silgiç
enlargement
enlarge
dynamic
MİBZEL
KURFUSA (KARFESA)
wichtig
Keyword Searches
ılık (132953k)
çüş (90202k)
açık (71971k)
İNDÎ (60470k)
ırmak (53377k)
çatı (52115k)
HÂDİS (51146k)
naşî (50434k)
balık (50106k)
hasır (46714k)
rêsî (43035k)
ılım (42754k)
All Dictionaries
Turkish - French Dictionary
French - Turkish dictionary
Turkish - German Dictionary
German - Turkish Dictionary
Turkish - Spanish dictionary
Spanish - Turkish Dictionary
Turkish - Kurdish Dictionary
Kurdish - Turkish dictionary
Turkish - English dictionary
English - Turkish Dictionary
Turkish - Turkish dictionary
Italian - Turkish dictionary
Ottoman - Turkish Dictionary
Azerbaijani - Turkish Dictionary
Biology Glossary
Philosophical Dictionary
Chemical Dictionary,
Psychology, Dictionary
Sociological Dictionary
Dictionary of Economics
Medicine and Hematology Glossary
Environmental Glossary
Names Dictionary
Nautical Dictionary
Meteorological Glossary
Automotive Industry Glossary
Dream Dictionary of Phrase
Islamic Glossary
Computer, Internet Glossary
Tourism Glossary
Plants Glossary
Recipes Glossary
Welder Dictionary Eng - TR
Welder Dictionary TR - Eng
All Dictionaries