Sudur ve Uruç.


Resultados para "Sudur ve Uruç."

Diccionario filosófico

Sudur ve Uruç.

(Diccionario filosófico) :
Her şeyin tanrıdan oluştuğunu ve gene tanrıya döneceğini dilegetiren Doğu gizemciliğinin iki kavramı... Arapça sudûr (Tr. Oluş) deyimi meydana çıkma ve urûç (Tr. Yükseliş) deyimi yukarı çıkma anlamlarını dilegetirir. Yeni platonculukla Doğu gizemciliğei, kamutanrıcı bir görüşle, evrendeki her olgunun ışığın ateşten (ateşi eksilmeksizin) çıkıp yayıldığı gibi tanrıdan çıktığını ve gene böylece (ateşi eksilmeksizin) çıkıp yayıldığı gibi tanrıdan çıktığını ve gene böylece (ateşe bir şey eklemeksizin) tanrıya döneceğini ileri sürmüşlerdir. Özellikle Suhreverdî'nin ışıkçılık öğretisinde en tipik dilelgetirilişini bulmuş olan sudur (Fr., Al., İng. Emanation, İt. Emanatismo) denir. Bu anlayış, gerçekte, kamutanrıcılıkla tanrıcılık arasında ortalama bir anlayıştır ve kökleri pek eskidir. Kamutanrıcılık başlangıçla ondan çıkanları aynı tanrıcılık ayrı sayar. Daha açık bir deyişle kamutanrıcılığa göre her şey tanrıdır, tanrıcılığa göre tanrı yaratıcı yüksek bir varlıktır ve her şeyi yaratmıştır. Gizemcilik birinci yolun, dincilik ikinci yolun izindedir (tasavvuf ve din, marifet ve şeriat ayrılığı). Bunların arasında bulunan ve üçüncü bir yol olan çıkış ve dönüş anlayışı (sudur ve uruç, emanatizm), hem birinci aynı'lığa hem ikinci ayrı'lığa karşıdır, en aşağılık şeylere varıncaya kadar her şeyin bir başlangıçtan çıkıp yayıldığını ve gene o başlangıca döneceğini savunur (kavs-i nüzul). Her şey tanrıdan gelir ve tanrıya döner. Tanrı, saltık yüksekliktir ve varlığın en aşağı çizgisine kadar yayılır (ışık saçar). Bu yayılma (sudur, zuhur, nüzul) zorunludur, başlangıç yayılmamazlık edemez. Bu yayılma, sonsuzdan gelip sonsuza giden bir olgudur (ezel ve ebet). Her yayılma aşaması, kendinden bir öncekinin sonucu ve kendinden bir sonrakinin nedenidir (mekanizm). Sonuç nedenle aynı değildir ama tam bir kesinlikle ondan ayrı da değildir. Nedenler ve sonuçlar arasında ne aynı ne de ayrı olan bir bağ vardır... Kamutanrıcılıkla tanrıcılık arasındaki bu üçüncü çıkış ve dönüş anlayışının kökleri, eski Mısır ve Hint efsanelerine kadar uzanır. Hint'in Brahman dini bu anlayışta olduğu gibi Mısır'ın Hermesçiliği (Hermetizm) de bu anlayıştadır. Platon, yeni platonculuk, İbni Sina'nın son yapıtlarından gelen ve Şehabeddin Suhreverdiî'de beliren Işıkçılık (işrakıyye, Illuminisme) bu anlayışı savunmuştur. Yahudi gizemciliği kabala, bu anlaylışın doğrultusundadır.Soru şudur: Tanrı ve doğa aynı şey midir?.. Kamutanrıcılar, tanrıyla doğanın aynı şey olduğunu, tanrıcılar ayrı şey olduğunu, çıkış ve dönüşçüler ne ayrı ne de aynı şey olduğunu lieri sürerler... Eski Mısır Hermesçiliğine göre kocaman boşluğun en altında ölümlülük yeri dünya, en üstünde de ölümsüzlük yeri Zühal yıldızı vardır. Zühal parlak bir ışık içindedir ve ruhlar oradan koparak dünyaya doğru düşmeye başlarlar. Bu düşüş bir sınavdır. Düşüşy, büyük ışıktan inildikçe yavaş yavaş koyulaşan karanlığa doğrudur. Işık ruhtur ve karanlık maddedtir. Ruhlar, kısa bir sınav için yeryüzüne inmekte ve maddeleşmektedirler. Bu sınavı başarıyla verebilirler, eşdeyişiyle maddeleşmiş olmaya yenilmezlerse yeniden kaynaklarına dönecekler ve ölümsüzlüğe erişeceklerdir. Maddeleşmiş olamaya yenilirlerse ışıkları büsbütün söner ve karanlığın içinde eriyip tükenirler. Sınafvı kazanmak için yükselmeyi istemek, eşdeyişle erdemli olmak gerekir. İnsanlık serüveni, bir çıkış ve dönüş serüvenidir... İran peygamberi Zerdüşt de aynı düşünceyi bir başka biçimde işlemiştir. Zerdüşt'e göre ışık iyi düşünce ve karanlık kötü düşüncedir. Kötü düşünce olan karanlık, iyi düşünce olan ışık gibi tanrı değil, ışıktan kopmuş bir karşıtlıktır. Karanlık aşıktan çıkmıştır ve ışıkla savaşmaktadır. İnsanların görevi bu kavgada ışığa yardımcı olmaktır. Platon'da da metafizikten fiziğe geçiş, iyinin idesi olan tanrısallıktan doğalaşma, bir çıkış olgusudur. İnsan ruhu, evrensel ruhtan çıkmıştır. İnsan, ruh ve madde olarak, ölümsüzlükle ölümlülük arasında bir bağdır, ne tüm biri ne tüm ötekidir. Ruh olarak varlıktan yokluğa geçişin imkânsızlığından ötürü ölümsüz, madde olarak bizzat yokluk olmasından ötürü ölümlüdür. Tanrılık mimar (Epitken, Demiurgos), önce göğü ve yıldızları, sonra dünyayı ve erkek-insanı meydana getirmiştir. Madde, tanrının dışında ve onun kadar öncesiz bir ilkedir ve düşmüş ruhların mekânıdır... Şehabeddin Suhreverdî'ye göre madde, öz olarak karanlıktır. Işıklar ışığı (tanrı) onu parlatmakta, ruhlandırmaktadır. İnsanda parlayan ruhla ışıklar ışığı olan ruh aynı şey değildirler. Parlatan, sadece parlatmıştır ve kendinden bir şey vermemiştir. Maddeler, ışıklar ışığına yaklaştıkça aydınlanırlar, ruhlaşırlar ve gerçeğe ulaşırlar. Karanlık olan medde, ışık olan ruhtan gelmiştir ve gene ona dönecektir. Bu dönüş, kişinin öz varlığını eğiterek aydınlanmasıyle mümkündür. Madde ruhun yoğunlaşmış ve kararmışı, ruh maddeninin eğitilmiş ve ışıklanmışıdır... Sudur ve uruç (emanasyonizm), bir başka açıdan da, metafizikle fiziği uzlaştırma çabası sayılabilir. Nitekim İslâm ışıkçılığı (işrakıyye), din ve tasavvuf uzlaştırmasıdır. bkz. Kamutanrıcılık, Gizemcilik, Işıkçılık, Türcülük, Yeni Platonculuk, Hermesçilik, Metafizik, Spekülatif Felsefe, Din.