MÜBÂHELE


Results for "MÜBÂHELE"

Islamic Glossary

MÜBÂHELE

(Islamic Glossary) :
Lânetleşme. Dar anlamda hazret-i Îsâ'nın ilâh ve Allahü teâlânın oğlu olduğunu söylemekteısrâr eden ve bu inanışlarının yanlış olduğunu kabûl etmeyen hıristiyanlara, Peygamberefendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem); "... Gelin oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı,kadınlarınızı, bizleri ve sizleri çağıralım, sonra hepimiz duâ edip, yalvaralım. (Îsâaleyhisselâmın durumu hakkında hangimiz) yalancı ise, Allahü teâlâ ona lânet etsin,diyelim" demesi emredilen Âl-i İmrân sûresinin altmış birinci âyet-i kerîmesi.Peygamber efendimize Necrân'dan bir hıristiyan hey'eti gelmişti. İçlerinden ileri gelen üçkişi Peygamber efendimiz ile konuşmaya başladı. Söz arasında Îsâ aleyhisselâm için bâzan"Allah", bâzan "Allah'ın oğlu" bâzan da; "Üç tanrıdan biridir" diyorla rdı. Peygamber efendimizbunları İslâm dînine dâvet etti. Birkaç âyet-i kerîme okudu; îmâna gelmediler. "Biz sendenönce îmân ettik" dediler. Resûlullah efendimiz; "Yalan söylüyorsunuz! Allah'ın oğlu vardiyenin îmânı olmaz" buyurdu. Bir müddet daha konuştular ise de, müslüman olmayıp inâdettiler. Bunun üzerine Allahü teâlâ Peygamber efendimize onları mübâheleye çağırmasınıemretti. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem de onlara; "Bana inanmıyorsanız, gelin sizinlemübâhele edelim" buyurdu. Necrân'dan gelen hıristiyan hey'eti içerisinde Şerhabîl adında biri;"Bunun peygamber olduğu her şeyden anlaşılıyor. Bununla mübâhele edersek, ne biz kurtulur,ne de bizden sonra gelenlerimiz kurtulur. Muhakkak bir belâya uğrarız" dedi. Mübâheleetmekten kaçındılar ve; "Yâ Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)! Biz senden râzıyız. Neistersen sana verelim. Eshâbından bir emîn kimseyi bizimle berâber gönder, vergimizi onaverelim" dediler ve gittiler. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sell em buyurdu ki: "Eğeronlar mübâhele etselerdi, maymuna ve hınzıra dönerlerdi. Vâdileri ateş içinde kalırdı.Allahü teâlâ Necrân'ı, ahâlisini, hattâ ağaçlar üzerindeki kuşlarını da helâk ederdi"(Muhammed bin Hamzâ, Senâullah Dehlevî)