ÎCÂZ


Results for "ÎCÂZ"

Islamic Glossary

ÎCÂZ

(Islamic Glossary) :
Az söz ile pürüzsüz ve kusursuz olarak çok mânâ ifâde etme.Muhammed aleyhisselâm; "Bu Kur'ân, Allah kelâmıdır, inanmıyorsanız bir âyeti kadarsiz de söyleyiniz. Söyleyemezsiniz" buyurdu. O kadar düşman oldukları, el ele veripuğraştıkları hâlde söyleyemediler. Kimisi Kur'ân-ı kerîmin belâgat ve îcâzını görür görmezîmân etti. Kimisi insan bunu söyleyemez diyerek ister istemez tastîk etti. (Sırrı Paşa)Arapçayı iyi bilen kimse Kur'ân-ı kerîmin îcâzını açıkça anlar. Kâdı Bâkıllânî dedi ki: "Îcâz,hem belâgatinin yüksek olmasından hem de nazmının (lafızlarının dizilişinin) garîbolmasındandır. Yâni hiç görülmemiş bir nazm olduğu içindir. Bâzıları Kur 'ân-ı kerîmin îcâzıgaybden (gelecekten) haber vermesidir dediler. Bâzı âlimlere göre Kur'ân-ı kerîmin îcâzı, çokuzun ve tekrarlı olduğu hâlde hiçbir yerinde ihtilâf yâni uygunsuzluk bulunmamasıdır dediler.(İmâm-ı Rabbânî)Muhammed aleyhisselâmın mûcizelerinin en büyüğü Kur'ân-ı kerîmdir. Bugüne kadar gelenbütün şâirler, edebiyâtçılar, Kur'ân-ı kerîmin nazmına ve mânâsına hayran kalmışlar, bir âyetinbenzerini söyleyememişlerdir. Îcâzı ve belâgati insan sözüne benzemi yor. Yâni bir kelimesiçıkarılsa veya bir kelime eklense; lafzındaki, mânâsındaki güzellik bozuluyor. (NişâncızâdeMuhammed Efendi)
Islamic Glossary

İCÂZET

(Islamic Glossary) :
İzin, diploma, şehâdetnâme. Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine, yetiştiğine dâirverdiği belge, diploma.İcâzet verilecek talebenin bâtınının (kalbinin) iyi hâllere kavuşmuş olması, kötü huylardantemizlenmiş, iyi huylarla süslenmiş olması, sabr, tevekkül (sebeplere yapıştıktan sonra, işiniAllahü teâlânın taktirine bırakma), kanâat, rızâ, teslîmiyet sâ hibi olması ve dünyâya düşkünolmaması lâzımdır. (Abdullah-ı Dehlevî)
Islamic Glossary

İcâzet-i Mutlaka

(Islamic Glossary) :
Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğinedâir verdiği izin veya bu izni ifâde eden belge, diploma.Hâce Bâki-billâh kuddise sirruh, İmâm-ı Rabbânî'yi icâzet-i mutlaka ile Serhend şehrinegönderirken, kendisi makâmından çekilip, bütün talebesinin, hattâ kendi oğullarının terbiyesinive yetişmesini ona havâle etti ve; "Ahmed, bizim gibi binlerce yıl dızı örten bir güneştir. Buümmette onun gibi ancak iki üç tâne vardır. Şimdi ise gök kubbe altında onun gibisi yoktur"buyurdu. (Muhammed Mazhâr)